Ana Sayfa EĞİTİM 5 Aralık 2017

İl Milli Eğitim Müdürlüğü ile Üsküdar Üniversitesi arasında imzalar atıldı

Üsküdar Üniversitesi ile İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü arasında liselere yönelik olarak 19-20 Nisan 2018 tarihinde gerçekleşecek “5. Bilim ve Fikir Festivali” öncesi protokol imza töreni düzenlendi.

“Büyük İnsanlardan Büyük İcat Çıkar, Şimdi Sıra Sende” mottosuyla Taksim´deki bir otelde gerçekleştirilen protokol imza töreni ve tanıtım toplantısında; gençler icat çıkarmaya davet edildi.

5. Bilim ve Fikir Festivali” Tanıtım Toplantısı’na, AK Parti 22, 23, 24’üncü dönem İstanbul Milletvekili, AK Parti Genel Merkez Siyasi Erdem ve Etik Kurulu Üyesi  Halide İncekara, İstanbul İl Milli Eğitim Müdürü Ömer Faruk Yelkenci, Üsküdar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Üsküdar Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Muhsin Konuk, Üsküdar Üniversitesi Dil ve Konuşma Terapisi Bölüm Başkanı ve ÜSESKOM Müdürü Prof. Dr. Ahmet Konrot, Eski Milli Eğitim Bakanlığı Dış İlişkiler Genel Müdürü ve Üsküdar Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Felsefe Bölüm Başkanı Prof. Dr. İbrahim Özdemir, İlçe Milli Eğitim Müdürleri, akademisyenler, öğretmenler ve öğrenciler katıldı.

Toplantıda  konuşan Üsküdar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan, 5´incisini düzenleyecekleri “Bilim ve Fikir Festivali” kapsamında şimdiye kadar öğrencilerden binin üzerinden proje geldiğini söyledi. Tarhan, düzenledikleri festivallerde ödül alan öğrencilerin, neler yaptıkları konusunu ayrıca ele alıp “yetenek avcılığı” yapıp yapamadıklarını ortaya koymak için bilim ve fikir alanında başarılı olanları takip edeceklerini kaydetti.

Eğitimde eğlence ile disiplinin bir arada olmasının önemli olduğunu vurgulayan Tahran, “Beyin temelli eğitimde, kişi en iyi nasıl öğrenir? Burada kişi severek çalışırsa öğreniyor. Severek çalışırsa beyindeki bilgiler kalıcılaşıyor. Severek çalışmazsa kuma yazılmış gibi, severek çalışmışsa taşa yazılmış gibi kalıcı oluyor. Bunun için eğlenceli öğrenme gibi kavramsal bir temel üzerine başlamıştık. Burada yeteneklerin ortaya çıkması da bu şekilde oluyor.” diye konuştu.

Son yıllarda Türkiye’de eğitim modelleri üzerine ciddi tartışmaların yaşandığını hatırlatan Prof. Dr. Tarhan, şöyle devam etti:

“Eğitim sistemimizde insanın gelişmesini engelleyen önemli hastalıklar tespit ettim. Eğitimin bireyselleşmesini, yeteneklerin ortaya çıkmasını, çocukların başarısını ve öğretmenlerin verimliliğini artırılması konusunda görülmeyen gizli hastalıklar var. Bu hastalıklar, bizim gençlerin ve eğitimcilerin daha performansını düşürüyor. Bu hastalıklardan biri totalitarizm. Totaliter anlayış; eğitimcilerde, yöneticilerde de olabiliyor. Herkes aynı düşünmeli ve tek tip hareket etmeli gibi yaklaşım yetenekleri yok ediyor.”

“Gençlere şanslarını denemeleri için fırsat tanımak gerekiyor.” diyen Tarhan, genç beyinlerin deneyimlerinin engellenmesinin yeteneklerinin yok olmasına neden olduğunu vurguladı.

Tarhan, “Eğitim sadece bilgi aktarmak değil ki, beceri de kazandırmaktır. Bizim kültürümüzdeki fazla koruyuculuk, çocukların takdir yetkisinin körelmesine yol açıyor. Çocuğun karar verme ve takdir yetkisini, köreltmeden onu hayata hazırlayabilmek çok önemli. Bunun için çocuğun şansını denemesine fırsat vermemiz gerekiyor. Eğitimin farklılıklar üzerine inşa edilmesi lazım. Farklılıklar üzerine inşa edilirse eğitim, yetenekler ortaya çıkar. Öğretmenlerimiz de yetenek avcısı olurlar. Ayrıca çok önemli olan merak ve hayret duygusunu da öne çıkarmak gerekiyor. Merak ve hayret duygusu için ise rutinin dışına çıkmak gerekiyor çünkü merak duygusu başarının motorudur. Öğretmen ise öğrenmenin can suyudur.” ifadelerini kullandı.

Türkiye’deki ölçme ve değerlendirmenin eğitimi destekleyici nitelikte olması gerektiğini ve bunun için de sınav sisteminin iyi sorgulanmasının şart olduğunu hatırlatan Tarhan, sözlerini şöyle tamamladı:

“Sınavlar, öğrencilerin önündeki fırsatı kaçırmaya yol açmamalı. Bu nedenle de her eğitimcinin zihinsel altyapı eksikliğini gidermesi lazım. Özellikle de tüm öğretmen ve eğitim kurumlarının öğrenciye ihtimal iklimi oluşturması gerekiyor. Biz 16 bin öğrencisi olan bir üniversite olarak öğrencilerimizin önüne açmaya çalışıyoruz.”

Toplantıda konuşan İstanbul Millî Eğitim Müdürü Ömer Faruk Yelkenci ise, sözlerine şöyle başladı:

“Bu yıl 5.’sini düzenlemek üzere yola çıktığımız Bilim ve Fikir Festivali’nin; öğretmenlerimiz ve öğrencilerimiz için güzel fırsatlara dönüşmesini, hayırlı sonuçlar doğurmasını diliyorum. Bugün burada vesilesiyle buluştuğumuz programın eğitim hayatımız üzerindeki tesirleri ve faydaları üzerine konuşmamı planlamıştım ama Kıymetli Rektörümüz çok önemli konulara değindi. Ben de öncelikle programa değinip, birkaç tespitle daha hocamızın değindiği konuları desteklemek ve onlarla ilgili bazı açılımları ortaya koymak istiyorum. Öncelikle programımız Bilim ve Fikir Festivali’ne değinecek olursak; öğrencilerimizin arzu ettiğimiz şekilde, doğal süreçlerle öğrenmeyi öğrenerek, eğitimin merkezinde olarak, yaparak yaşayarak hangi modern yaklaşımı söyleyecek olursak olalım hepsini bir arada toplayabildiğimiz ve hepsinden istifade edebilir bir şekilde uygulanan bir program.”

“İSTANBUL ÖĞRETMEN AKADEMİLERİ’Nİ, ÖĞRETMEN ARKADAŞLARIMIZ ÇOK İYİ BİLİRLER”

Bilim ve Fikir Festivali’nde, tam da arzu ettikleri gibi, danışmanlarının öğrencilerine mücerret kılavuzluk yaparak yani onların yönlerine müdahale etmeden, yardım istediklerinde onlara yardımcı olarak, onların ortaya bir problem koyma, bu problemi çözmek için bir çözüm söyleme ve bununla ilgili gerekli verileri toplama, bu verileri analiz etme, yorumlama ve ortaya bir rapor koyma süreçlerini yaşadıklarını vurgulayan Millî Eğitim Müdürü Ömer Faruk Yelkenci, şöyle konuştu:

“Bir eğitim, bir öğrenciye bunu sağlıyorsa başka bir şey vermesine de gerek yoktur.  Bunun etrafında birçok şeyi şekillendirebilirsiniz. Tabi bu noktada, bunu İstanbul Millî Eğitim Müdürlüğü olarak da Üsküdar Üniversitemiz gibi önemsediğimizi söyleyebilirim. İstanbul Öğretmen Akademileri içinde bir enstitü olarak yapılanmayı oluşturmamızdan da görebiliriz. İstanbul Öğretmen Akademileri’ni, öğretmen arkadaşlarımız çok iyi bilirler. Belki devam edenler de vardır. Öğretmenlerimizi bütün yönleriyle geliştirmeye yönelik bir çalışma. Bunun içinde Bilim Akademisi altında başlıklarımızdan bir tanesi Sosyal Bilimler Enstitüsü. Orada bu çalışmanın sosyal bilim alanına yönelik olarak yapılmakta olduğunu söylemeliyiz. Oraya devam eden öğretmenlerimize nitel ve nicel araştırma nasıl yapılır ve bununla beraber bir bilimsel şenlik; kongre, sempozyum, çalıştay gibi nasıl düzenlenir? Bilimsel organizasyon nasıl düzenlenir? Bunların bilgisi öğretmenimize veriliyor. Hem teorik bilgi hem tecrübî bilgi öğretmenlerimizle paylaşılıyor.”

DERBİ MAÇINDA Kİ O TAKIMLAR ŞUNLAR: BAMYACILAR VE LAHANACILAR CİRİT TAKIMLARI

Üsküdar’da yapılan bir çalışma olduğu için örnek vereceğini, İstanbul Öğretmen Akademileri’ne geçen yıl devam eden öğretmenlerden bir kısmı bir araya gelerek öğrencilerine yerel tarih alanında, sözlü tarih yöntemini kullanarak, Üsküdar’ın yerel tarihini yazma çalışması başlattıklarını belirten Yelkenci, “Çalışma bitti. Yakında kitap haline gelecek. Konu çok ilginç hakikaten. Öyle bildiğimiz sıradan bir tarih çalışması değil. Dönemin derbi maçlarını ele aldılar. Derbi maçında ki o takımlar şunlar: Bamyacılar ve Lahanacılar cirit takımları. Bu bilinmeyen bir şey fakat o kadar günümüzle ilişkilendirerek bunu ortaya koydular ki öğrencilerimiz, bilinmeyen kaybolmuş bir şeyi ortaya çıkarttılar. İşte bir tarihçinin de yapması gereken şey budur. Böyle bir çalışmayı ortaya koydular. Bu çalışmadan birkaç sonuca ulaşıyoruz. Şu iki şeyi özellikle vurgulamak istiyorum: Bir, bilimsel çalışma nasıl yapılır onu görüyorlar. Problemi oluşturmasından, çözümüne kadar. İki, öğretmenlerimizin elinden tutuğumuz zaman öğretmenlerimizin ne kadar başarılı olabileceğini gösteriyor bize.” dedi.

“İSTANBUL ÖĞRETMEN AKADEMİLERİ’NDE, HAREZMÎ EĞİTİM MODELİMİZ’ DE, SÖZLÜK ÖZGÜRLÜKTÜR PROJEMİZ”

Eğitimle ilgili tartışmaların müfredat ve öğretmen yetiştirme etrafında şekillendiğini ifade eden Yelkenci, sözlerine şöyle devam etti:

“Öğretmen yetiştirme meselesine geldiğimiz zaman sanki bizim öğretmen kadromuz Mançurya’dan gelmiş gibi, bu ülkenin değeri değilmiş gibi, acımasızca öğretmene yükleniyoruz. Çoğunlukla bu eleştirileri yapanlar farkında değil, öğretmenlerimiz o kadar güzel işler yapıyorlar ki ve ellerinden tuttuğunuz zaman, motivasyonsuzluk yaşayanların üzerindeki külleri hafifçe silkelediğiniz zaman ortaya müthiş bir öğretmen tipi çıkıyor. Bunu biz İstanbul Millî Eğitim Müdürlüğü olarak yaptığımız çalışmalarda görüyoruz. İstanbul Öğretmen Akademileri’nde, Harezmî Eğitim Modelimiz’ de, Sözlük Özgürlüktür Projemiz’ de görüyoruz.”

Harezmî Eğitim Modeli’nin medyada çok konuşulduğunu ama Sözlük Özgürlüktür Projelerine değinmek istediğini belirten Yelkenci, “Bu proje çıkarken ilk şunu düşündük, eskiden var olan bir öğrenme eylemini canlandırma, ortaya çıkarma gayemiz vardı. Neydi o? Sözlük okuma. Sözlük okuma çok önemli. Bunu da yapmak isteyişimizdeki en temel hedef de, öğrencilerimizin kelime hazinesi ve kavram bilgisini geliştirmek. Neticede bir fayda umuyorduk bundan. Ama o kadar çok öğretmenlerimiz bunu sahiplendi ki geçen hafta, 10 gün evvel arkadaşlarımın bana verdiği rapor, bu projeyi yürütmek isteyen, başvuran öğretmen sayısı 3000 ve başvurular devam ediyor. Ben arkadaşlarıma şunu demek zorunda kaldım; aman sayıyı çoğaltıp kontrolsüz bir şekilde gitmesine sebep olmayın. Bu projeyle o kadar hayal gücü geniş etkinlikler yapıyorlar ki öğrencilerimiz Türkçe’mizi öğrenmeye başladılar. Bunu kimle yapıyoruz biz? Öğretmenlerimizle yapıyoruz.” dedi.

“ÖĞRETMENLE ÖĞRENCİ İŞBİRLİĞİNİ ÇOKTAN YAPMIŞ, YÜRÜYOR VE BUNU SORUN ETMİYORLAR”

Bu konuda söylenecek bir şey varsa, eleştirilecek bir şey varsa ya da işaret edilecek bir husus varsa özellikle söylemek istedikleri olduğunu ifade eden Yelkenci, şunları kaydetti:

“Öğretmene biz bundan 50 sene, 60 evvel muallim diyorduk. İşte öğretmenin ismi değişti. Belki 30 sene, 40 sene sonra farklı bir şey söyleyeceğiz ama farkında olmamız gereken bir nokta var; eylem itibariyle baktığımız zaman eğitim sisteminde öğreten ve öğrenen mutlaka olacak. Artık değişen roller. Biz hep klasik bakış açısıyla meseleye bakıp tespitlerde bulunuyoruz ama şunu göz önünde bulundurmamız lazım; artık öğreten öğretmen de öğrenci de olabiliyor, öğrenen öğretmen de öğrenci de olabiliyor. Bu rolleri öğretmenle öğrenci değiş tokuş ediyor. Biz bu işi eleştirenler olarak tam anlamıyla uyuyoruz. Öğretmenle öğrenci işbirliğini çoktan yapmış, yürüyor ve bunu sorun etmiyorlar. Bakınız, hem bir veli olarak hem de bir eğitimci olarak karşılaştığım öyle öğrenciler var ki öğretmenini birçok noktada geçmiş. Ne öğrenci bunu bir üstünlük vesilesi yaparak öğretmenine saygısızlık yapıyor  ne de öğretmen bunu bir eksiklik olarak görüp, bir aşağılık kompleksi ortaya koyuyor. Önümüzde böyle bir nesil var. Bize düşen sadece öğretmenimizin elinden birazcık tutmak. Bu meseleye bu şekilde bakarsak, işte bu tarz çalışmalarda, bu tarz etkinliklerde, Bilim ve Fikir Festivali tarzı etkinliklerde çok daha başarılı oluyoruz.

ÖĞRENCİLER SUNUMLARINI ORTAYA KOYDUKTAN SONRA ÖDÜL TÖRENİNE ÇIKTILAR

İstanbul’da birçok proje yaptıklarını bunlardan bir kısmını Üniversitelerle yaptıklarını vurgulayan Yelkenci, sözlerini şöyle tamamladı:

“Özellikle İstanbul Üniversitesi’yle, Yıldız Teknik Üniversitesi’yle, Marmara Üniversitesi’yle yaptığımız, çok değerli çalışmalar var. O değerli çalışmalardan bir tanesi de Üsküdar Üniversitesi’yle yaptığımız Bilim ve Fikir Festivali. Ben ilk göreve başladığım yıl bir buçuk, iki ay sonra Bilim ve Fikir Festivali’nin üçüncüsünün finali yapılıyordu. Nevzat Hocam’la konuştuğumuzda kendisinden bir şey talep etmiştim. Çocuklar sunumlarla bunu ortaya koysunlar sadece ödül törenine çıkmasınlar çünkü o da, o eğitimin önemli bir parçası. Sağ olsunlar bunu geçen sene çok güzel bir şekilde organize ettiler. Ben hem Üsküdar Üniversitesi’ndeki hem de diğer Üniversitelerdeki akademisyenlerden bu yılda sorumluluk almalarının da proje ekiplerine danışmanlık yapmalarının da bu çalışmaya çok büyük katkılar vereceğini düşünüyorum. Bunun da organize edilmesi noktasında Sayın Rektörümüz’ den istirham ediyoruz. Bizim arkadaşlarımızdan da bu konuda çaba sarf etmelerini ve bu konuyu ciddi bir şekilde ele almalarını istiyorum.  Bu şekilde olduğunda çok daha verimli ve güzel çalışmalar ortaya konacaktır. Her yıl niteliğini artarak ve büyüyerek devam eden Bilim ve Fikir Festivali’ni benim mesai arkadaşlarımın dört elle sahiplenmesini, bu noktada öğretmenlerimize ve öğrencilerimize yardımcı olmalarını özellikle istiyorum. Bu duygu ve düşüncelerle 5. Bilim ve Fikir Festivali’nin bed-i besmelesini yaptığımız, yani ilk adımını attığımız bugün itibariyle bu yıl ki çalışmamızın da tekrar hayırlı olmasını diliyor, hepinizi hürmet ve muhabbetle selamlıyorum.”

 

Konuşmaların ardından Tarhan ve Yelkenci iş birliği protokolünü imzaladı. Toplantı, Üsküdar Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Muhsin Konuk´un, “Bilim ve Fikir Festivali Tanıtım Sunumuyla” sona erdi.

Bilim ve Fikir Festivali´nin Anadolu Yakası tanıtım kahvaltısı 15 Aralık 2017, Cuma günü Ataşehir Sheraton Otel de düzenlenecek.

selyus