Ana Sayfa TÜRKİYE EKONOMİSİ 27 Eylül 2015

TÜBİTAK’ın hedefi 2023

TÜBİTAK Başkanı Prof. Dr. Ahmet Arif Ergin, İstanbul Ticaret Odası (İTO) tarafından gerçekleştirilen “Hedef 2023 Zirvesi”nde “Katma Değerli Ürün Üretmek İçin Ülkemizde Üniversite-Sanayi İş Birliği En Etkin Düzeyde Nasıl Sağlanabilir?” içerikli konuşma yaptı.

2000 yılından bu yana TÜBİTAK’ın gelişim sürecini anlatan Ergin, kurumun Ar-Ge fonlamasına başladığı 2005-2006 yıllarının dönüm noktası olduğunu aktardı. Ergin, 2005-2010 yıllarında ise TÜBİTAK’ın bu konuda gelişme sürecini geçirdiğini belirterek, “2010 yılına gelindiğinde TÜBİTAK, sanayiye Ar-Ge desteği verme konusunda mekanizmalarını olgunlaştırmıştı. 2010-2015 dönemine baktığımızda ise çok hızlı yükselen grafikler görüyoruz. Desteklenen Ar-Ge projesi adedi ve fon miktarları hızla yükseliyor” diye konuştu.

TÜBİTAK’ın destekleme mekanizmasını üç ana kanaldan çalıştırdığını belirten Ergin, “Doğrudan bilim insanlarına yapılan BİDEB fonlamaları, Ar-Ge (ARDEB) desteklemeleri ve reel sektörün Ar-Ge faaliyetlerinin TEYDEB üzerinden desteklenmesi” şeklinde konuştu.

Ar-Ge desteklerinin bu kadar değişik kategorilere bölünmesine ihtiyaç olup olmadığı konusuna değinen Ergin, şöyle devam etti:

“Şimdiye kadar destek dağıtan TÜBİTAK’ın 2015’ten sonra verdiği desteğin etki analizini yapmaya başlaması lazım. TÜBİTAK milyarlar dağıtıyor ama memleketin katma değerine katkısı ne oldu, buradan fonladığımız araştırmacılarımız, bilim adamlarımız reel sektöre ne kadar katma değer sağladı, reel sektör aldığı katma değer ile ne yaptı? Bunları bugüne kadar yeterince sorgulamadık. Çünkü 2005’e kadar paramız yoktu. Sonra 2010’a kadar paramız vardı ama olgun mekanizmalarımız yoktu. Şimdi mekanizmalarımız olgunlaştı ama değerlendirmemiz zayıf. Artık değerlendirme yapma zorunluluğumuz gündemdedir.”

“DOĞRU TERMİNOLOJİ ÜNİVERSİTE-KAMU-SANAYİ İŞ BİRLİĞİ OLMALI”

Prof. Dr. Arif Ergin, “Ölüm Vadisi” konulu bir grafik göstererek, bunu KOBİ’lerin fikir halindeki bir ürünü hayata geçirene kadarki süreçte artık masrafı karşılayamayacak hale nasıl geldiğini yani “öldüğünü” gösteren bir grafik olarak anlattı.

TÜBİTAK’ın “Ölüm Vadisi”ndeki çukuru doldurduğunu belirten Ergin, “Üniversite ve sanayi arasında bir çukur var. TÜBİTAK verdiği desteklerle bu çukuru doldurma görevini üstlenmiş bir kamu kurumudur. Dolayısıyla doğru terminoloji üniversite-kamu-sanayi iş birliği olmalıdır” dedi.

Ancak artık destek mekanizmalarının yanlış yorumlanarak fonlama mekanizması olmaya başladığını belirten TÜBİTAK Başkanı Ergin, şirketlerin Ar-Ge yaptıklarına devleti inandırdıkları sürece ayakta kalabildiğini ancak “ben ticarileştim” dedikleri noktada fonlama eksikliğinden ölebildiğini söyledi.

Ergin, dolayısıyla bundan sonra verilen desteklerin etki değerlendirmesinin yapılmasını çok önemseyen bir politika güdecekleri bilgisini verdi. 4G teknolojisinin uluslararası standartlarda, hangi teknoloji ve hangi uygulamalarla yapılacağında karar kılındığını belirten Ergin, şöyle devam etti:

“Bugün 4G yapmak istiyorsanız Türkiye’nin ürettiği hiç bir şeyi kullanamazsınız. 5G’de ise standartlar henüz yazılmadı. Teknolojiler oluşuyor. Ne zaman 5G’de teknolojilerin yüzde 90’ı netleşirse o zaman bunun standardı yazılacak. Standardı yazıldığında ise o standarda kim katkıda bulunduysa onların ürünleri uluslararası pazarlarda yer alacak. Demek ki Türkiye’nin 5G’de kendi ürettiği ürünleri yaygınlaştırabileceği fırsat penceresi hala açık duruyor.

Böyle bir fırsat penceresine ürün sokmak 30 yıllık fikri yatırım demek. Üniversitede öğrettiklerimiz piyasada doğrudan kullanılabilir nitelikte bilgiler değil. Üniversiteden sonra en az 3 yıl mesleki eğitimi sahada yaşaması gereken insanlarla birlikteyiz. Verilen destek mekanizmalarından ölçebildiğimiz kadarıyla Türkiye bugün 5G konusunda fikir ve ürün çıkarmaya çok yakın bir noktada… O yüzden bunlara teşvik mekanizmalarını doğru şekilde yansıtıp, 5G standartları yazılırken bir iki tane Türk firmasının fikrinin orada bulunmasını tedarik edebilirsek, Türkiye’ye bunun yıllık karı 1,2 milyar dolar olacak görünüyor.” 

“BİR FİRMA TELSİZ İHALESİNE GİRERKEN TÜBİTAK DA GİRMEMELİ”

Arif Ergin, TÜBİTAK’ın teknolojiyi, fikri ürettiğini ancak seri üretime girmediğini belirterek, seri üretime girdiği yerde sektörü öldürdüğünü ifade etti. TÜBİTAK’ın artık bunu yapmaması gerektiğini vurgulayan Ergin, “TÜBİTAK bir şey ürettiği zaman ‘Ben bunun know-how’unu ürettim. Fikri mülkiyeti TÜBİTAK’ta. Türkiye’den kim gelirse gelsin ben bunu eşit haklarla lisanslıyorum’ deyip rekabetten kendini çekmesi lazım. Bir firma telsiz ihalesine girerken TÜBİTAK da girmemeli. Ama bir firma gelecek nesil telsiz teknolojisini patentlemek istediği zaman TÜBİTAK ile rekabet etmeli. Çünkü biz teknolojiyi üretip seri üretimden çekilmemiz gereken bir noktadayız” açıklamasını yaptı.

Türkiye’nin 2023 hedeflerine ulaşmasında iki konunun önemli olduğunu belirten Ergin, bu kadar Ar-Ge’ye akıtılan paranın etki değerlendirmesini yapmadan gelecek 8 yılın geçilmemesi ve kaçakların önlenmesi konusunda tedbir alınması gerektiğini söyledi.

Ergin, ikinci olarak fikri mülkiyet havuzunu geliştirmesi için TÜBİTAK’ın hem teknoloji üreticisi olarak hem de fonladığı mekanizmaların fikri mülkiyet havuzuna katkısını değerlendirmesi noktasında mükellef olduğunu vurguladı.

selyus