Ana Sayfa KÜLTÜR-SANAT 21 Şubat 2015

BİR KARA DELİK VAR KAFAMDA

Necdet Sevinç’in “Yazarını Kurşunlatan Yazılar ” kitabı isminden ve kapak resminden dolayı ilgimi çekiyordu. Bu kitaba uzunca bir süre dokunmadım. Sadece kapağını seyrediyordum. İçinde çok tehlikeli şeyler olduğunu düşünüyordum. Korkuyordum galiba. Ya yazarını kurşunlatan yazılar, okurunu da kurşunlatırsa!

Bir kara delik var kafamda. Çözümsüz ne varsa attığım yer. Hayatta anlamaya çalışıp ta anlayamadığım o kadar çok şey var ki! Kara delik ağzına kadar dolu yani…

Küçük bir çocukken aklımın ermediği şeylere büyüdükçe akıl erdirebileceğimi düşünürdüm. Bilinmeyen ne varsa anlamaya öğrenmeye çalışırdım. Her öğrendiğim bilgi, daha öğrenilecek ne çok şey var dedirtirdi. Hele okuma yazmayı öğrendikten sonra, okuma hastalığına tutuldum. Meraklı ve öğrenmeye iştahlı birisi için okumayı sökmek dünyanın gizli hazinelerinin altın anahtarına sahip olmaktır. İlgisiz, meraksız bir insan için ise bu altın anahtar, gideceği yerin otobüs tabelasını okumaktan başka bir işe yaramayan tenekeye dönüşür. Neyse konumuz onlar değil, konumuz okumayı sevenler…

Ben de çok sevdim. Zağnos Paşa ilkokulunun fakru zaruret içerisindeki kütüphanesinden pardon birkaç camekanlı dolaba dizili birkaç düzine kitaptan oluşan kitaplığından, öğretmenin sevdiği çalışkan bir öğrenci olmanın tesiriyle her gün bir kitap alabiliyordum. Genellikle Kemalettin Tuğcu serisinden olan bu kitapları eve varır varmaz okumaya başlıyor ve bitirmeden uyumuyordum. Kitaplık kısa sürede suyunu çekmişti. Babamın kitaplarına dadandım. Kapağında mermi delikleri olan, ülkücü yazar Necdet Sevinç’in “Yazarını Kurşunlatan Yazılar ” kitabı isminden ve kapak resminden dolayı ilgimi çekiyordu. Bu kitaba uzunca bir süre dokunmadım. Sadece kapağını seyrediyordum. İçinde çok tehlikeli şeyler olduğunu düşünüyordum. Korkuyordum galiba. Ya yazarını kurşunlatan yazılar, okurunu da kurşunlatırsa!

Zaten o yıllarda bize okumayı değil, belli bir ideolojik görüşün yazılarını, gazetelerini, kitaplarını okumayı dikte ediyordu çevremiz. Öğretmenimiz Fakir Baykurt’u, Yaşar Kemal’i, Aziz Nesin’i, ailemiz Necip Fazıl’ı, Mustafa Yazgan’ı, mahalledeki arkadaşlarımız Teksas, Tommiks’i okumamızı isterlerdi. Fanatik düzeyde bir bağlılıkla saflar sertçe kuruluyordu. Tarafların kullandığı kelimeler (hala bugün bile ısrarla bazı kelimeleri kesinlikle kullanmayan o eski zihniyette kalmış insanlar var), okudukları gazeteler, sakal ve bıyık bırakma biçimleri, giydikleri parka saflarını belli etmeye yetiyordu. Ha bir de o zamanlar kimliksiz hatta karaktersiz bulduğumuz işine gücüne bakan, etliye sütlüye karışmayan, ne sağcıyım ne solcu futbolcuyum futbolcu tekerlemesiyle işini yürüten kesim vardı. Vallahi ne yalan söyleyeyim, en doğrusunu onlar yapmışlar. Kuklaları idare eden iplerin kimin elinde olduğunu bilmeden kuklalarla kavgaya tutuşmak, ipinin kimin elinde olduğunu bilmediğin bir kuklaya dönüştürür seni…

Kafamdaki kara deliğe attığım şeyler sonradan zamanla çözülüyor bazan. Bazıları da unutulup gidiyor.

Veli DALBUDAK

Etiketler:

İlginizi çekebilir

Kemal Sunal’a doğum günü

Kemal Sunal’a doğum günü

selyus