Ana Sayfa KÜLTÜR-SANAT 18 Aralık 2015

İBB Kültür AŞ.’de neler oluyor ?

Yeni Akit Köşe Yazarı Hasan Karakaya, bu aralarda sürekli köşesinden Kültür AŞ ile ilgili bir şeyleri kalem alıp duruyor. Aslında yazdıklarına bakacak olursak; Abdurrahman Şen ile Levent Üzümcü’nün İBB’de bir dakika bile tutulmaması lazım.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür AŞ.’de neler oluyor? Yeni Akit Köşe Yazarı Hasan Karakaya, sürekli buralarla ilgili köşesinden bir şeyleri kalem alıp duruyor. Kaleme almasına alıyor da dediklerini dikkate alan var mı bilemem! Aslında yazdıklarına bakacak olursak; Kültür Daire Başkanı Abdurrahman Şen ile gezici Levent Üzümcü’nün İBB’de bir dakika bile tutulmaması lazım. Eğer sen bunca olup biteni Hasan Karakaya dedi diye görmezden geleceksen, adama sorarlar sen niye görmedin bu olanları. Kime sorarlar? Tabii ki de İBB Başkanı Kadir Topbaş’a! Şimdi Hasan Karakaya’nın köşe yazısını bir hatırlayalım.  

Üzümcü’den sonra Yazıcıoğlu… Abdurrahman Şen’in son şansı!

Elinizin altında; “hem yüksek tahsilli, hem de yetişmiş adamlar” var!..

Ama siz;

Sırf “Müslüman” oldukları, yönleri “Kıbleli”, alınları “secdeli” olduğu için; “yetişmiş” adamları değil, “ortaokul mezunları”nı tercih ettiniz, “yönetici” koltuğuna onları oturttunuz!..

Ama, beslediğiniz “karga”lar,

Sonunda gözünüzü oydu!..

Bari, bu defa “akıllı-mantıklı” davranın, söylenenlere kulak verip, “doğru bir tercih” yapın da, herkes huzurlu olsun!..

Heyy Abdurrahman Şen!..

Heyy Kültür Daire Başkanı Abdurrahman Şen; sana sesleniyorum!..

Bari bu defa “Gezi Zekâlı taifesi”nden uzak dur!.. Bari, bu defa “AK Parti’yi idam sehpasında sallandırmayı” düşünenlere prim verme!..

Bari, bu defa; “gözlerini para hırsı bürümüş adamlar”la değil de, “Şehir Tiyatrosu için çalışacak adamlar”la çalış!..

Biliyorum, bana kızıyorsun!..

Ama, sen de, “sana kızanlar”ın kimler olduğunu bir bilsen var ya; pılını-pırtını toplar, anında terk edersin odanı!..

O koltukta oturuyorsun diye, sakın ola “adam yerine konulduğunu” filan zannetme!.. Biraz “ağır” olacak ama, söylemek zorundayım: “Koyunun olmadığı yerde, keçiye Abdurrahman Çelebi derlermiş” ya, gerisini sen anla!..

ZEHİR-ZEMBEREK SUÇLAMA

Her neyse… Dediğim gibi, bana yine kızacaksın… Ama, “burnunun dikine” gidip de, aynı “hata”ları yapmanı, aynı “hüsran”ı yaşamanı istemem!..

Kabul et Abdurrahman;

Çuvalladın!.. Fena çuvalladın!..

Güvendiğin dağlara kar yağdı!..

Ve ben, yine haklı çıktım!..

Onun için diyorum ki;

Hiç olmazsa bundan sonra; Erhan Yazıcıoğlu veya Levent Üzümcü gibi “Gezi Zekâlı taifesi”ne hiç bel bağlama!..

Neler yaptıklarını gördün…

Meselâ Erhan Yazıcıoğlu denilen şu adam… Şehir Tiyatroları Genel Sanat Yönetmenliği görevinden istifa edince, zehir-zemberek suçlamalar yaptı!..

CNN Türk’te bir programa bağlanan Yazıcıoğlu, “Şehir Tiyatroları’nda görev yaptığı dönem”le ilgili demiş ki;

 “Ben mi ciğerimi yediler dedim diye utanacağım. Evet ciğerimi yediniz. Doğru doğru dosdoğru. Hadi yönetmeliği atlayalım ama, şu teşvikleri verelim. Herkes aldığı halde Devlet Tiyatrosu dahil, bizim suçumuz ne? Bir takım arkadaşlar 2 tweet attılar diye, Gezi Meydanında dolaştılar diye bu kin neden? Gelin dedik, barış görüş olsun dedik. Artık geçmişi bırakalım. Bakın kimse sizin aleyhinizde konuşmuyor. Herkes teşekkür ediyor. İşin en ilginci biz bu sene barış temasıyla yola çıktık. Barış, hani barış? Nerede barış?”

180 DERECELİK DÖNÜŞ!

Heyy Abdurrahman;

İşte senin adamın!..

Üzerine toz kondurmadığın, bugüne kadar koruyup-kolladığın Erhan Yazıcıoğlu denilen bu adam, “daha 1 yıl öncesi”nde, katıldığı bir televizyon programında;

 “Şehir Tiyatroları üzerinde bir baskı var, bu baskıdan dolayı da bir sansür uygulanıyor deniliyor? Böyle bir baskı var mı, böyle bir sansür var mı?” sorusuna, şu cevabı vermişti:

 “Kesinlikle yok!

Çocuklarımın üstüne yemin ederim ki, yok! Hiç kimse bana şunu kaldır şunu koy, şunu koyma dememiştir.

Diyemez!

Benim yapımı bilen; ki Kadir Başkan dostumuzdur. Eski müdürümüz Abdurrahman Şen öyle.. Çok iyi bir sacayağı olduk. İnanılmaz güzel anlaştık.

Ne istediysek verdiler.

Benim bir fabrikam olsa, iyi yönetilmediğini görsem, müdürünü değiştiririm ve ben el koyarım. Şimdi böyle bir durum olmuş şu anda büyük bir saygı ve sevgi çerçevesinde çalışılıyor. Anlayışla çalışılıyor. Hiçbir şeyden kaçınılmıyor.”

Peki bir yılda ne değişti?

Erhan Yazıcıoğlu istifa ettikten sonra neden Genel Sanat Yönetmeni olarak görev yaptığı dönemin tersi açıklamalar yapmaya başladı?

Bu “180 derece tornistan”ın sebebini Erhan Yazıcıoğlu’na mı sormalıyız, yoksa Aburrahman Şen’e mi?..

CEVAPSIZ KALAN SORULAR

Daha önce yazdım, yine yazayım:

Erhan Yazıcıoğlu; göreve geldikten sonra, 18 Ağustos 2014’de çalışanlarla toplantı yaptı. Toplantıda, dönemin Müdürü Salih Efiloğlu ile önünü ardını düşünmeden; ödenmeyen teşvik ikramiyelerini ödeyeceğine, kadroları yapacağına, sansür yaptırmayacağına dair sözler verdi.

Belediye’den bir tepki gelmese de sansür yaptı, teşvikler onaylanmadı, kadrolar alınamadı.

Cibali Karakolu oyununa müdahale eden Yazıcıoğlu, teşvik ve kadro konusuna yöneldi. Kulislere gidilerek, Belediye ve zihniyeti suçlandı. Kültür İşleri Daire Başkanı Abdurrahman Şen için, “Kore’den başka bir şey konuşmuyor. Yat kalk Kore” gibi cümleler kurdu…

Ardından, “Toptan istifa edeceğiz” dendi.

Temmuz 2014’te yapılan odasını, tekrardan yıktırıp düzenletti…

Büyük kızını, “suflörlük”ten kurtarıp oyuncu yaptı. Küçük kızını da, yönetmeliğe uygun olmamasına rağmen Dış İlişkiler’e getirdi. Hem de, işe alınışının hemen ardından!..

Üstelik, yakın bir akrabasını da, “grafiker” olarak işe aldırdı. Oysa; tiyatro basım ve grafik işlerini ihaleye verdiği şirkete yaptırıyor, o zaman bu kız neden işe alındı, ya da ilgili şirkete daha az mı para ödeniyor?

Yakın zamanda Twitter’a düşen bir başka iddia da; kızının; evinin pencere demirlerini tiyatro atölyesinde yaptırdığı konusu… Teknik sorumlular “Hayır” dese de, Erhan Yazıcıoğlu’nun diretmesi ve tehditkar konuşması sonucu, işin yapılıp yapılmadığının araştırılması lazım.

Bu arada; tiyatrodan maaş alıp sahneye çıkmayan kırkı aşkın kişinin kimler olduğu da sorgulanmalı.

O zamanlar Yazıcıoğlu’na tahsis edilen tartışmalı karavan arabasında “mini bar” ve benzeri şeyler var mı?

Araba nerelerde sabahlıyor?

Setlerde olunduğu zaman makam şoförü fazla mesai alıyor mu?

Uzun gördüğü Cibali Karakolu’nu sansürleyen Erhan Yazıcıoğlu, “3 saat 20 dakika” kadar süren Engin Alkan’ın sahnelediği Şekerpare’ye neden karışmıyor?

Sonuç itibariyle, bu “soru”lara cevap veremeyen Erhan Yazıcıoğlu, Genel Sanat Yönetmenliği görevinden “istifa” etmek zorunda kaldı!..

 “İstifa” mı etti,

 “Kovuldu” mu?..

Galiba, ikinci şık!..

ŞEN’İN SON ŞANSI!

Abdurrahman Şen’e o zaman da sormuştum:

l Şehir Tiyatroları Yönetmeliği, “Genel Sanat Yönetmeni olacak kişilerin fakülte ve dengi okul mezunu olmalarını” şart koşarken, Erhan Yazıcıoğlu, ne mezunudur?..

 “İlkokul” mu, “lise terk” mi?

l Grafiği, Naz Erayda tarafından yapılan logo, “Büyükşehir Belediye Meclisi’nin onayı” alınarak mı kullanılmaktadır, yoksa “ben yaptım, oldu” mu denilmektedir?..

l “Sarı renkte basılan yeni çanta”ya; gelenekte olmadığı halde, niye “Genel Sanat Yönetmeni Erhan Yazıcıoğlu’nun adı” yazıldı?..

Yazıcıoğlu, görevden gittiğinde bu “belge”ler ve “çanta”lar ne olacak?..

Erhan Yazıcıoğlu; “zaten haketmediği” koltuktan alındı… İnşallah yerine, bir “Gezi Zekâlı” değil de, “adam gibi bir adam” getirilir!..

Açık ve net söylüyorum:

Erhan Yazıcıoğlu’nun yerine yapacağı atama, “Abdurrahman Şen’in son şansı”dır!..

Ya “doğru bir tercih” yapar,

Ya, kendisi de gider!..

Benden söylemesi!.. 

selyus