Ana Sayfa DIŞ POLİTİKA 18 Mart 2018

Egemen Bağış, ABD ve Avrupa Birliği’ni topa tuttu!

Avrupa Birliği ve ABD’yi eleştiren Devlet ve Avrupa Birliği eski Bakanı Egemen Bağış, “Zeytin Dalı Operasyonu, güvenli bir varlık hakkımızı ihlal eden şiddet içeren ideolojilere karşı gerekli bir duruştur. Terör tehdidi ortadan kaldırılıncaya dek Türkiye sınırlarını ve vatandaşlarını korurken çok daha fazla destek görmeyi hak etmektedir” dedi.

Devlet ve Avrupa Birliği eski Bakanı Egemen Bağış, gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Bağış, “Son günlerde Londra’da ve başka yerlerde PKK terör örgütünün Suriye Kürt kolu olan PYD / YPG’nin destekçileri tarafından koordine edilmiş bir Türk karşıtı protesto dalgası meydana gelmektedir. Protestolar, Türkiye’nin Suriye’nin Afrin bölgesinde bir etnik temizlik kampanyasında yer aldığını iddia ederek YPD’nin amacına yönelik bir tanıtım gerçekleştirdi. Protestocuların PKK bayrağını taşımaları dikkat çekicidir. Bu, Birleşik Krallık(Ingiltere)’ta terör örgütü olarak PKK’yı yasaklayan ve PKK ile PYD ve YPG bağlantılı olmadığını iddia eden anti-terör yasalarının açık bir ihlali anlamına geliyor. Aslında CIA, YPD’yi PKK’nın Suriye kolu olarak tanımladı. Bu eylem, Avrupa basını ve fikir oluşturucularını Türkiye’nin Zeytin Dalı Operasyonunun gerçek amacına karşı kör etmiş gibi görünen, iyi organize edilmiş bir kampanyaya destek olarak alındı.” dedi.

BİNLERCE SURİYELİ, ARAP, TÜRKMEN VE KÜRT EVLERİNE DÖNDÜ

Türkiye’nin bu konudaki perspektifini dikkate almaktaki veya mültecilere yardım sağlamaya yönelik insani yardım çabalarından dolayı Türkiye’ye kredi vermedeki bu başarısızlığı, DEAŞ ile mücadelede oynadığı önemli rol ve Türkiye’nin PKK’dan gelen dışarıdan ve içeriden gelen terörist tehditlerden kendini koruma hakkı Türkiye içinde müttefiklerinin aldığı tavır ve durumun raporlanmasında denge eksikliği nedeniyle ciddi şok ve hayal kırıklığına neden olduğunu söyleyen Bağış, “ Zeytin dalı operasyonu bu yıl 20 Ocak’ta başladı. Türk ordusunun, Türkiye’nin ulusal güvenliğine yönelik artan terör tehdidi nedeniyle hareket etmesi gereken bir hareket oldu. Operasyonun ana odak noktası, Afrin bölgesinde ve Türkiye’nin Suriye ile paylaştığı 911 kilometrelik sınır boyunca DEAŞ, PKK / PYD / YPG teröristlerinin alanını temizlemek ve güvenli bir alan yaratmaktır.

Büyük ölçüde tanınmayan ve onaylanmayan merhamet ve insanlık cesur bir konumu sayesinde Türkiye, Fırat Kalkanı Operasyonu ile Suriyeliler için istikrarlı bölgeler oluşturmadaki başarısını kanıtlamıştır. Binlerce Suriyeli, Arap, Türkmen ve Kürt evlerine döndü.

Türkiye, Fırat Kalkanı Operasyonunun bir parçası olarak DAEŞ teröristlerini silme konusunda hakkı olan uluslararası bir kredi almadı. Suriye ihtilafının başlamasından bu yana Türkiye’nin harcadığı milyarlarca dolar – 30 milyar dolar – fark edilmedi.

Batılı müttefikleri tarafından bu yaklaşık 4 milyon Suriyeli mülteciye ev sahipliği ve sürekli desteği tam anlamıyla takdir edilmemiştir.” diye konuştu.

“TÜRK HÜKUMETİ VATANDAŞLARININ REFAH VE GÜVENLİĞİNİ ÖNCELİK SIRASINA KOYMA YÜKÜMLÜLÜĞÜNE SAHİPTİR”

Egemen Bağış, “Türkiye, Suriye krizi sırasında açık bir sınır politikası uygulayarak büyük sorumluluklar almıştır ve sonuç olarak herhangi bir NATO üyesi ülkelerde en fazla terör saldırılarını yaşayan ülke olmuştur.

Uluslararası hukuka göre, Türkiye, Birleşmiş Milletler Anlaşması, VII. Bölümde belirtilen sınır boyunca terörizmle mücadele etme hakkına sahiptir. Türkiye, kendi sınırlarını korurken NATO’yu koruma görevine de sahiptir ve bunun tersi de geçerlidir.

Türkiye-Suriye sınırı, Türkiye ve Suriye için sadece bir sınır değil, NATO’nun güney kanadı. NATO üyeleri, “Bir müttefik aleyhine saldırı”nın tüm müttefiklere karşı bir saldırı olarak değerlendirildiği kolektif savunma ilkesine sahip olan Washington Antlaşması’nın 5. maddesine göre görev yapmaktadırlar.

Şu anda Kürt militanlar, YPG, Afrin’de kendi kontrollerini uygulamak için bastırıyor ve bu da Türk milletine büyük bir tehdit oluşturuyor. Türk hükumeti vatandaşlarının refah ve güvenliğini öncelik sırasına koyma yükümlülüğüne sahiptir.

Ayrıca Afrin’de Suriye Arapları, Türkmenler ve YPD / YPG üyesi olmayan Kürtler, YPD / YPG tarafından saldırıya uğrayan bir dizi köyle evlerinden uzaklaşmaya zorlanmış ve şiddete maruz kalmışlardır.

Uluslararası Af Örgütü, sivillerin YPD / YPG tarafından zorla yerinden edilmesinin savaş suçlarına denk olduğunu iddia etti.

İnsan Hakları İzleme Örgütü ayrıca, YPD / YPG üyesi olmayan siyasi aktivistlerin “belirsiz koşullar” içinde kaybolduğunu veya öldürüldüğünü de bildirmiştir.

Buna ek olarak YPD / YPG, Esad rejiminin Afrin’deki YPD / YPG ile birlikte savaşması için Esad milislerinin Kuzey Suriye genelinde güvenli geçişine izin veren bir anlaşma başlattı.

Bu grup teröristlerin Kürt halkı için demokrasiye odaklandıklarını, haklı toprakları için savaştığını iddia ettiklerini iddia ederek, DAEŞ / IŞİD’i temizleyeceklerini ve bölgeye güvenliği sağlayacağını iddia ediyorlar.

Bununla birlikte, YPG / PYD’nin arka planına daha yakından bakarsanız, günahkâr bir damar geçmişleri boyunca geçer. YPG ve PYD, birdir, ve PKK ile aynıdır.

ABD Ulusal İstihbarat Direktörü Dan Coates, ABD Senatosu’nda bu durumun doğrulandığını gösteren ifadelere yer verdi. PYD / YPG’nin manifestosu PKK tarafından hazırlanmıştır” şeklinde konuştu.

ABD NE YAPMAYA ÇALIŞIYOR?

Bu grup terör yaymaya devam etmektedir. Güvenlik güçlerinin ve polisin ölümüne ve yaralanmasına odaklanan ve aynı zamanda sınırın yakınında özellikle güney batıdaki altyapı ve bölgeleri hedef alan Türk topraklarına yönelik planlı saldırılardan sorumludur.

Birçok sivil hayatını kaybetti ve roket saldırılarından etkilendi. Bunların en sonuncusu olarak, sadece iki hafta önce bir genç kızı öldürdü ve başkalarını yaraladı.

YPG, PKK’nın kurucusu ve lideri Abdullah Öcalan’a olan bağlılıklarını açıkça göstermektedir. Gösterilerde, resmini ve PKK sembolünü taşıyan bayraklar tutuyorlar. YPG ofislerinde, Öcalan’ın çerçeveli fotoğraflarını duvarlarında sergilemekten gurur duyuyorlar. Bu gerçeği inkâr etmek gerçekliğin inkarıdır.

Yine de Amerika Birleşik Devletleri, YPG’yi DAESH adlı ortak agada destekledi ve yapmaya devam etti. ABD’nin sadece geçtiğimiz hafta Suriye’ye karşı muhalif grupların DAEŞ’e karşı “eğitilmesi, donatılması, sürdürülmesi ve etkinleştirilmesi” için Suriye’ye yüz milyonlarca dolar göndermesi teklif edildi.

Suriye’de iyi niyetleri olabilir, ancak bir NATO müttefiki olarak, ABD, göz ardı ettiği insanlığı göstermek için küresel liderlik rolünü ihmal etmek ve Türkiye’ye yüklenmek yerine, birçok tehdide karşı mücadele etmek için Türkiye ile birleşmelidir.

ABD, bir terör grubunu koalisyon ortağı üzerindeki önemli etkiyi dikkate almadan başka bir terör grubuna karşı savaşmak için desteklemektedir.

Binlerce milden asker gönderiyorlar, para ve silah gönderiyorlar. Amaç nedir? Kendi sınırları için devam eden, Türkiye’nin şu anda yaşadığı kadar yüksek bir seviyede tehdit yok.

ABD hükümet temsilcileri, Türkiye’nin güvenlik endişelerini takdir ettiklerini iddia ediyorlar, ancak eylemlerinin bunu yansıtması gerekiyor. Onların odak noktasının, DAEŞ olduğunu söylüyorlar, ancak askerlerinin gönderilmesinden sonra uzun süre devam edecek olan daha büyük resmi ve uzun vadeli sonuçları kaçırıyorlar.

ABD’nin onayladığı iddia edilen PYD / YPG gözetiminde Rakka’yı aileleri ve silahları ile terk eden DAEŞ teröristlerini gösteren BBC News’in özel haberlerinden neler yapılabilir? Bu görüntü, “teröre karşı savaş” etiğine aykırıdır” dedi.

AB KRİZİ SINIRLARINDA ELE ALAMADI VE SORUNLARINI TÜRKİYE’YE DIŞ KAYNAK OLARAK GÖRÜYOR

Bağış, “Kendi sınırlarında teröristler roketleri doğrudan ABD topraklarına bırakırken, stratejik bir NATO partneri bu teröristlere yardım ederken tepkileri ne olurdu?

Avrupa Birliği’nin insani sorunla başa çıkamaması, sorunun Türkiye gibi başkalarına dış kaynak kullanımı anlamına geliyor. Genel olarak uluslararası toplum ve özellikle Avrupa, insani krize kör bir bakış attı.

Yazıldığı gibi, AB krizi sınırlarında ele alamadı ve sorunlarını Türkiye’ye dış kaynak olarak görüyor. Avrupa ülkeleri, kendileri yapamayacaklarını yapmak için alt yüklenici olarak Türkiye’yi kullanmaya çalışıyorlar.

Türkiye şu anda kendi ülkesinde devam eden ihtilaf nedeniyle yerinden edilmiş 4 milyon kayıtlı Suriyeliye ev sahipliği yapıyor. En başından itibaren, Türk hükümetinin hedefi, mültecilerin, güvenli olduğunda, kendi ülkelerine dönmelerine yardımcı olmaktı. Çalışmaya, okullara ve sağlık hizmetlerine ücretsiz erişim imkanlarının yanı sıra Türk vatandaşlığına giden bir yol sunduk. Onların güvenliği ve onurları nezdimizde en üstün yere sahiptir.

Halkımız, ülkelerindeki savaştan ve şiddetten kaçan Suriyeli kardeşleri ve kardeşlerini kucak açarak karşılamaktadır.

Genç mülteciler için ücretsiz eğitim verdik ve, yeni bir hayat kurmak için ilk adım olarak 75.000’in üzerinde kurslara katıldı.

Sadece Suriyelilere sığınak sunmakla kalmıyoruz, yaşam koşullarını önemli ölçüde iyileştiriyoruz ve onlara yeni bir güven veriyoruz.

Bölgeden kaçan birçok Suriyeli Kürt var. PYD / YPG’nin ölümcül ideolojisini paylaşmıyorlar ve bundan dolayı zulüm gördüler.

Bu Kürt nüfusu ve Türkiye’deki daha geniş Kürt nüfusu, terörle savaşta aynı şekilde işbirliği yapma isteğiyle birlikte var olabilmektedir. Hepimiz aynı dilekle, bu bölgede barış ve istikrarı yeniden ifade etmek için varız.

Sürekli terörizm tehdidinin biçim ve tezahürünün sürekli değiştiğine inanıyorum ve buna karşı mücadelemizde birleşmemiz ve kararlılığımızı sürdürmemiz şarttır.

Zeytin Dalı Operasyonu, güvenli bir varlık hakkımızı ihlal eden şiddet içeren ideolojilere karşı gerekli bir duruştur. Terör tehdidi ortadan kaldırılıncaya dek Türkiye sınırlarını ve vatandaşlarını korurken çok daha fazla destek görmeyi hak etmektedir” diyerek konuşmasını tamamladı.

 

selyus