Ana Sayfa DIŞ POLİTİKA 19 Aralık 2017

EY ZALİMLER TOPLULUĞU, EY HAÇLI SİYONİST İTTİFAKI…

Bu milleti bölemeyeceksiniz. Buna fırsat vermeyeceğiz. Sizleri çok iyi tanıyoruz. Kurtuluş savaşında da Osmanlıyı haritadan silmek için yedi düvelle gelmiştiniz. En zayıf düştüğümüz zamanda bile o muhteşem donanmanızı Çanakkale’de boğazın dibine gömmedik mi? Sözde öğle çayını İstanbul’da içecektiniz, ne oldu geldiğiniz gibi geri dönmek durumunda kaldınız. Evet, kısmen başarılı oldunuz. İki milyon kilometre kare olan topraklarımızı, yediyüz seksen bin kilometre kareye düşürdünüz. Bize ait olan topraklarda küçük, küçük müstemleke devletler kurdunuz.

Onları kullanarak bölgenin petrol kaynaklarına hakim oldunuz. Kullanamadığınız ülkeleri terörist faaliyetlerinizle yıpratmaya çalıştınız, çalışmaya da devam ediyorsunuz. Güçsüz iktidarlar döneminde, dümen suyunuza giren ve uygun hareket eden yönetimlere ses çıkarmazken, ak parti hükümetlerinin uzun soluklu, istikrarlı iktidarları malesef sizleri rahatsız etti. Sizlere ağamsın, paşamsın demediler, dümen suyunuza girmediler. Esasen sizi en çok rahatsız eden sayın Cumhurbaşkanının, 190 ülkenin kaderini beş ülke tayin edemez çıkışıydı. Bundan sonra planlarınız alt üst oldu. Daha da canavarlaştınız. Ortadoğu coğrafyasında parçalanmadık devlet bırakmadınız. Öteden beri arz-ı mev-ud diye bilinen,  büyük İsrail devletinin kurulması ve yüzyıllık planlarının gerçekleşmesi için düğmeye basılmıştı. Bu toprakların büyük bir bölümü de Türkiye’de yer aldığı için, tıpkı Ortadoğu’da olduğu gibi Ülkemizi de terörist faaliyetlerle yıpratıp etnik çatışmalar neticesinde iç savaşa sürüklemek istiyorlardı. Son olarak ABD Başkanı Donald Trump’ın İsrail’in başkenti Kudüs ‘tür açıklamasına, İslam işbirliği ülkelerini acilen toplantıya çağıran dönem Başkanı Sayın Cumhurbaşkanı ERDOĞAN misliyle karşılık vererek, Filistin’ in başkenti Kudüs’tür demiştir. Evet, bu haykırış, 1948 yılında İsrail’i tanıyan ilk Müslüman ülke olmanın ezikliğini yaşayan milletimize, iadeyi itibar açısından önemli bir çıkış ve onurlu bir duruş sergilediğini göstermektedir. Evet, baştan da dediğim gibi bunu başaramayacaklar. Bin yıllık şanlı tarihi olan bu vatan evlatları gerektiğinde tek yürek, tek millet olarak sizlere bu fırsatı vermeyip Osmanlı tokadını böğrünüze indirecek, amacınıza asla ulaşamayacaksınız. Bizler bir ölür, bin diriliriz. Bizler küllerinden dirilmiş bir milletiz. Bizler tarih boyunca bu topraklarda hep vardık. İslam’ın bayraktarlığını yapan bu millet Allah’ın izniyle yine hep var olacaktır. Osmanlı medeniyeti dünyaya örnek bir medeniyettir.

Uygarlık ile medeniyet farklı kavramlardır. Uygarlığı nefsine uygun, insanların oluşturduğu bir dünya olarak, Medeniyeti ise, Peygamberlerin getirdiği bir dünya olarak görüyoruz. Uygarlıkta zülüm var  imha var, medeniyette ise ihya var hayat var. Medeniyet MEDİNE kökenlidir, barış ihtiva eder. Medeniyet Allah’ü Teala’nın emir ve yasaklarını eksiksiz yerine getirmektir. Osmanlı sosyal hayatının her alanında Kur’an nizamını rehber edindiği için 600 yıl ayakta durmayı başarmıştır. Top tüfek ve savaşarak yenemedikleri Osmanlıyı ancak inançlarından uzaklaştırılarak, ahlaki erozyonla yıkmaları mümkün olacağını düşündükleri için bu yolu denediler. Kısmen de başarılı oldular.

Bizleri gelenek ve göreneklerimizden uzaklaştırıp, kendi gelenek ve göreneklerini hayatımıza sokmak suretiyle çöküntümüzü hızlandırmaya çalışmaktadırlar.

Ömer Hayyam’ın şu veciz sözü tam da bizi anlatmaktadır.

”Bir elinde kadeh, bir elinde Kur’an,

Ne tam kafir olmuşuz, ne de Müslüman”.

Şimdi yeni bir yıla giriyoruz. Ülkemin insanlarını NOEL hazırlıklarıyla alakalı bir telaş aldı.

Noel ve yılbaşı kutlamalarının ne geleneğimizde, ne de inancımızda yeri yoktur. Yılbaşının biz Müslümanlar için Milletlerarası bir takvim olmasından başka hiçbir kıymeti harbiyesi yoktur. Bu bakımdan, Hristiyan olmayan ülkelerde yılbaşı kutlamaları, batının körü körüne taklit edilmesinden başka bir şey değildir. Dinimiz der ki : ” Kim kime benzemeye çalışırsa, o da ondandır”.

Yılbaşı kutlaması, Noel ağacı süslemesi, Noel babanın hediye bırakması gibi adetler toplumumuzda kültürel tahribata ve kimlik bunalımına yol açmaktadır. Yeni yetişen kuşakları öz değerlerinden koparıp, batının hayat tarzına alıştırmakta ve giderek bizden olmayan bu alışkanlıklar bizdenmiş gibi ülke genelinde hızla yaygınlaşarak kutlanmaktadır. Bu da ziyadesiyle bizleri endişelendirmektedir.

Dini ve Milli kültür değerleri, Milletlerin geleceğinin teminatıdır. Kendi örf ve adetlerinden kopmuş, başka milletlerin dini ve milli değerlerine kendini kaptırmış toplumlar, Milli kimlik ve kişiliklerini yitirmeye mahkûm olurlar..

Yarabbi, Ordumuzu ve milletimizi adı henüz konmamış üçüncü dünya savaşında muzaffer eyle. Allah yar ve yardımcımız olsun. Selam ve dua ile..

 

selyus