Ana Sayfa İÇ POLİTİKA 30 Kasım 2015

DÜNYA, TÜRKİYE’DEN YÜKSELEN ERDEMLİ SESE KULAK VERMELİ

Genelde politikayı, özelde ise diplomasiyi her türlü ahlak ve değerden bağımsız, sadece çıkarlara endeksleyen modern akılla herkesin özlemini çektiği daha barışçı, daha adil ve daha yaşanılır bir dünya inşa etmek mümkün değil.

Kendini çağdaşlık ve modernitenin merkezi sayan Batı dünyası, terörle mücadele için öncelikle bir zihniyet değişimine gitmek zorunda.

Çünkü terör, sadece güvenlik bağlamında değerlendirilemeyecek kadar boyutlu, kapsamlı ve ciddi bir sorun.

Şu yalın hakikati artık herkesin anlaması gerekiyor:

Genelde politikayı, özelde ise diplomasiyi her türlü ahlak ve değerden bağımsız, sadece çıkarlara endeksleyen modern akılla herkesin özlemini çektiği daha barışçı, daha adil ve daha yaşanılır bir dünya inşa etmek mümkün değil.

Aynı şekilde, en büyük insanlık suçu olan terör karşısında da ahlaki olmaktan uzak ve çıkarlara dayalı bir tutum takınmakla varılacak bir yer yoktur.

Ne yazık ki, birçok gelişmiş ülke terör karşısında ahlaki bir duruş sergilemek yerine, terörü başka ülkeler aleyhinde bir manivela gibi kullanarak, “fırsatçı” bir yaklaşım sergilemeyi yeğlemektedirler.

Daha açık söylersek;

Birçok ülke terörden rahatsızlık duymuyor, ta ki terör kendi topraklarında yaşanana kadar.

Türkiye, uzun bir dönemden beri terörle mücadele eden bir ülke.

Ve ne hazindir ki, Türkiye’nin teröre dönük dış dünyaya verdiği mesajlar çoğu zaman görmezden gelindi.

Bununla da kalınmadı; Türkiye’ye dönük terör, birçok ülkeden her anlamda yardım ve destek gördü.

Birçok ülke teröristlere sığınak oldu ve bunlar, açık uluslararası anlaşmalara rağmen Türkiye yargısına teslim edilmedi.

Dahası, demokrasi ve özgürlük gibi kavramlar istismar edilerek Türkiye’nin maruz kaldığı terör sürekli meşrulaştırılmaya çalışıldı.

Hatta birçok terör örgütünün kurulmasına bizzat katkı sağlandı ve silahlandırıldı.

Terör konusunda gösterilen gayri ahlaki tutum sadece Türkiye’yle sınırlı değil elbette.

Bugünlerde Suriye’de Türkmen kardeşlerimizin maruz kaldığı gibi, birçok mazlum coğrafyada her gün yaşanan katliam, ölüm ve trajediler, çıkarlara dayalı diplomasinin kalın duvarlarını aşamayan bir feryat, bir çığlık, bir istatistik veri, haber bültenlerinde üstünkörü geçilen sıradan sayılar olarak kaldı.

Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, geçtiğimiz günlerde Antalya’da gerçekleştirilen G-20 zirvesinde tüm bu gerçeklerin altını bir kere daha kalın çizgilerle çizdi.

Başbakanımız Ahmet Davutoğlu’nun, her vesileyle dünyaya yaptığı çağrı hep aynı:

“Teröre karşı öncelikle ilkesel bir duruş sergilemeliyiz!”

Şunu herkes anlamalıdır ki; terörle mücadele hiçbir ülkenin tek başına yürüteceği bir şey değildir.

Bu konuda tam bir işbirliği ve koordinasyon, ahlaki ve ilkesel bir duruş şarttır.

Aynı şekilde, terörden abartılı siyasi sonuçlar çıkararak terörü bir ötekileştirme, dışlama ve medeniyetler savaşı malzemesi kılmaya çalışma da son derece yanlış, tehlikeli, insanlık ve hukuk dışı bir tutumdur.

Hele, başka ülkelerde yaşanan terörü bin dereden su getirerek kılıflamaya çalışanların, başka topraklarda adeta bir yaşam biçimine dönüşmüş ölümlere gözünün ucuyla bile bakmayanların, kendi topraklarında yaşanan terörü dini aidiyet üzerinden ele almaları ve bundan milyarlarca Müslümanı aşağılayıp rencide edecek, baskılayıp ezecek politikalar üretmeleri, yeni bir çifte standart ve yeni bir ilkesizlikten öte hiçbir bir şey olmaz.

Terör konusundaki bu çifte standardı, aslında her alanda görüyoruz.

Normal zamanlarda özgürlüğü, demokrasiyi ve seçimleri savunup dikta ve cunta rejimlerine karşı gibi görünenlerin Mısır’da nasıl davrandığını görmüştük.

Mantık şu:

“Başkalarındaki demokrasi, eğer bizim çıkarlarımıza bizim istediğimiz şekilde hizmet etmiyorsa hiç önemli değildir. Cuntalar ve zalim yöneticiler, eğer bizim çıkarlarımıza iyi hizmet ediyorsa, seçimler ve demokrasi bizim düşmanımız bile olur.”

Uzun zamandır İslam coğrafyasının birçok yerinde zalim rejimler oluk oluk kan akıtıyor; gören var mı! Evet, politika ve diplomasiyi insandan, insani değerlerden, erdemden ve ahlaktan bağımsız sayıp sadece çıkara indirgeyen anlayışın geldiği bu nokta, tam bir sefalet noktasıdır.

Bu anlayışla ne terör biter, ne de barış ve adalet sağlanır.

Daha güzel bir gelecek için; Dünya, Türkiye’den yükselen erdemli sese kulak vermeli!

 

selyus