Ana Sayfa FUTBOL 6 Aralık 2017

ÜLKEMİZİN FUTBOLDAKİ ALT YAPI SORUNLARI VE MİLLİ TAKIMIMIZ

Avrupa ülkelerinde yaşayan toplam Türk nüfus sayısı yaklaşık 4 milyon (1.9 milyonu Almanya’da) bu nüfusun 15-25 yaş grupları arasındaki genç sayısı yaklaşık 500.000 kişi. 500.000 kişinin 200 bin kişisi futbol oynayabilecek durumda. Yani bu rakamlardan anlaşılacağı üzere Avrupa’da yaşayan Türk gençlerinden 200.000 kişiden nitelik ve nicelik olarak yetişen futbolcu sayısını biz Türkiye olarak 5 milyon futbol oynayabilecek kişiden yetiştiremiyoruz. Bu durumdan şu sonuca ulaşabiliriz ki Avrupa’daki 200 bin Türk gencinden dünya çapında yetenekli futbolcular yetişebiliyorsa Türk gençleri kesinlikle yeteneksiz değildir. Genetik olarak da bir sorunumuz yok.

Sorun ülkemizin eğitim ve spor felsefesinde, futbol altyapısındadır. Bu da bize gösteriyor ki ülke olarak büyük bir kaynağı kullanamıyoruz. Neden Brezilya, Arjantin ve bazı Afrika ülkeleri gibi futbolcu ihraç etmeyelim. Yurtdışına gönderilen her sporcu ve futbolcu ülkemizin turizm elçisi olduğu gibi ülkemize dövizde kazandırmaktadırlar. Ülkemizin futbolcu yetiştirip futbolcu ihraç edebilmesi için alt yapıya yatırım yapılmalı. Milli Eğitim Bakanlığının bütçesi kadar olmasa da Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın bütçesine kaynak ayrılmalıdır. Mahallelerde, semtlerde gençlerimizin top oynayabileceği tesisler ve sahalar yapılmalı hatta çocuklar top oynamak için teşvik edilmeli. Hatta bu spor tesisleri muhtarlıkların ya da belediyelerin denetiminde halka açılmalı. Bakım onarımı, elektrik, su, doğalgaz ve personel gibi giderleri belediyeler ya da doğrudan genel bütçe tarafından karşılanmalı. Ülkemizde yaklaşık 36 bin köy bulunmaktadır. Siz hiç Anadolu’nun bir köyünde doğmuş büyümüş yeteneği keşfedilmiş ve futbolcu olmuş bir Türk gencini duydunuz mu? Duymuşsanız da 1 ya da 2 tanedir. Oysaki köylerimizde yine muhtarların, köy öğretmenlerinin denetiminde spor tesisleri yapılabilir. Köy gençlerinin burada futbol oynaması sağlanabilir. Her muhtarlığa zorunlu olarak bir spor kulübü kurdurulup köyler arasında amatör futbol müsabakaları yapılırsa köylerimizden de yetenekli gençlerimiz keşfedilebilir.

Bir diğer önemli sorunumuz da örgün eğitimle ve müfredatlarıyla alt yapıların ve sporun örtüşmemesidir. Sınavlara dayalı olan eğitim sistemimizde çocuklarımız test ile tost arasından çıkıp futbol oynayamamaktadır. Okullarımızda okuyan ortaokul ya da lise öğrencilerinden lisanslı olarak spor yapanlara ya da futbol oynayanlara eğitim öğretim süresince bir takım kolaylıklar sağlanmalıdır. Devamsızlık konusu bunlardan biri olabilir. Seçmeli derslerden muaf tutulabilir ya da liselere ve üniversiteye yerleşmede sporculara pozitif ayrımcılık yapılabilir. Spor liselerinin sayısı artırılmalı ve hatta  spor ortaokulları açılmalı, okul müfredatlarımız ile spor faaliyetleri örtüştürülmeli, okula devam eden öğrencilerin spor yapmaları cazip hale getirilmelidir.

Alt yapılarda çözülmesi gereken bir sorun da futbol oynayan gençlerin sosyal güvenlik sorunlarıdır. Alt yapıda futbol oynayan gençlere lisanslı olanların sakatlık, sağlık ve emeklilik sigortası yapılmalıdır. Aynı sorun amatör takımlarımızda futbol oynayan gençlerimiz için de geçerlidir. Birçok amatör futbol takımı oynatacak futbolcu bulamamaktadır. Amatör futbolcuların da sigortası yapılmalı hatta bunlara Gençlik ve Spor Bakanlığı bünyesinde oluşturulacak bir fonda günlük yevmiye gibi bir ücret ödenmelidir. Böylece amatör futbola olan ilgi artacak, profesyonel takımların alt yapısında belli nedenlerden dolayı şans bulamayan gençler amatör takımlara yönelecek ve bu gençler arasında belki de çok  yetenekli futbolcular yetişecektir. 25 yıldır sporcu eğitimci ve yönetici olarak bizzat futbolun içerisinde bulunmaktayım. 20 yaşında amatör bir takımda oynayan bir futbolcunun profesyonel olduğunu yerel ya da ulusal düzeyde futbol oynadığını duymadım. Sizce amatör futbol oynayan binlerce gencimizin hepsi yeteneksiz mi? Tabii ki değil ama bu yetenekli futbolcuları kim bulup çıkaracak ki?

Şayet Milli Takımlarda ve kulüp takımlarımızda daha başarılı olmak istiyorsak amatör futbola, alt yapılara yukarıda anlattığımız gibi ciddi kaynaklar ayrılmalı, bu kaynaklar doğru yönlendirilmeli ve denetlenmelidir. Özellikle belediyeler spora ve futbola daha çok kaynak ayırmalıdır. Su, elektrik, yol, temizlik gibi sporun da belediyelerin asli görevlerinden olması kaçınılmaz bir son haline gelmiştir. Çünkü futbol artık futbol değildir. Futbol reklamdır, futbol ekonomik gelirdir, futbol turizmdir, futbol sosyal marka değeridir, futbol sağlıklı gençler yetiştirebilmektir, futbol gençlerimizi zararlı alışkanlıklardan uzak tutmaktır, futbol ulusal karizmadır, futbol ve spor ahlaklı olmanın, vatan ve milleti sevmenin yollarından biridir.

O zaman ne yapılmalı spora ve futbola denetlenebilir, yönetilebilir kaynaklar ayrılmalıdır. Bütün siyasetçilerimiz ve yöneticilerimiz şundan emin olmalıdır ki futbola ve spora ayrılan her kaynak fazlasıyla geri dönecektir.

Bir sorun da yabancı futbolcu sayısı.  Dünyada ve ülkemizde ulusal takımlar giderek önemini kaybediyor. Çünkü şampiyonlar liginde futbolcular çok daha fazla para kazanıyor. Ulusal takımlar başarıyı yakalamak için yeniden organize olmalı. Örneğin ulusal takımda sakatlanan bir milli futbolcuya sakatlığı süresince kulübünden aldığı (kazandığı) kadar ücret ödenmeli. Sakatlık sigortası yapılmalı ve ulusal takımlara kulüp takımları gibi prim ve hak ediş ödenmeli. Yabancı sınırlandırmasıyla sorun çözülmez. Sorunu çözmenin yollarından yukarıda bahsetmiştik. Alt yapımızı yukarıda bahsettiğimiz şekilde revize etmezsek yabancı futbolcu hiç almasak dahi alt yapımızdan kaliteli futbolcu yetiştirmeyi beceremeyiz.

Ne büyük çelişki ki yabancı futbolcu sayısını sınırlandırılmasını isteyen Lucescu da bir yabancı. Adı üstünde Milli Takım Teknik Direktörü ama yabancı. Oldu mu  yani? Bence kesinlikle olmaz. Futbol bilgisinin bu denli yaygınlaşmadan önce 70-80’li yıllarda Milli Takım hocaları yabancı olabilirdi. Ama günümüzde teknoloji çok hızlı gelişti. Bilgi çok hızla yaygınlaştı. Bilgiye ulaşmak çok kolaylaştı. Dolayısıyla yabancı bir teknik hocanın bildiği teknik ve taktik bilgiye yerli bir hoca da ulaşabilir. Belki Milli takım antrenörü kondisyoneri, masörü, doktoru yabancı olabilir. Ama pedagogu, psikoloğu ve teknik direktörü yabancı olamaz ve olmamalıdır. Bunun içindir ki zararın neresinden dönülürse kardır. Lucescu derhal Milli takım hocalığından alınmalıdır. Belki çok iddialı şeyler yazıyorum ama Süper Lig’den, Ptt 1. Liginden hatta 2. Ligden herhangi bir hocayı getirin, Sayın Lucescu’dan çok daha iyi Milli Takımı yönetir. Ama Milli Takımımızın Avrupa ve Dünya standartlarında olmasını istiyorsak işte size hocalar. Şenol Güneş (Beşiktaş ile aynı anda Milli Takımı yönetebilir) Mustafa Denizli, Yılmaz Vural, Ersun Yanal Amerika’yı yeniden keşfetmeye gerek yok .Bu ülke futbolunu, dünya üçüncüsü yapmış bir hocaya sahibiz. Son söz yerli hocalarımızın da, yerli futbolcularımızında kıymetini bilmeliyiz.

Spor Yorumcusu: Sinan TABAN

İlginizi çekebilir

Fatih Terim’in TRT ayıbı

Fatih Terim’in TRT ayıbı

selyus