Lerzan Tuğba ŞAHİN

Bir Varmış Bir Yokmuş

ABD VE OYALAMA TAKTİKLERİ

Türkiye, Suriye başta olmak üzere Ortadoğu konusundaki kararlılığının yanında yapıcılığını da ortaya koyarken bölgedeki dengeler ABD’nin planladığının aksine şekilleniyor. Geçtiğimiz hafta Soçi’de Türkiye, Rusya ve İran tarafından gerçekleştirilen tarihi zirvenin ayak seslerini de duymaya başladık diyebiliriz. Hiç kuşkusuz ABD başkanı Trump’ın Cumhurbaşkanımızı telefonla araması da zirvenin yankılarından biriydi.

Telefon görüşmesiyle alakalı olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sosyal medyadan fotoğraf da ekleyerek paylaştığı duyuru tweetiyle, ABD başkanı Trump’ın tweeti de gelişmeyle birlikte yorumlanmalı. Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde çalışma odasında gerçekleştirdiği telefon görüşmesi sırasında çekilen fotoğraf karesinin her ayrıntısı dikkatlere takıldı elbette. İster mesaj olarak ister sadece fotoğraf olarak ele alın, orası sizin ufkunuza kalmış ama bana sorarsanız hepsi okuması gayet net, ciddi birer mesaj.

ABD başkanı Donald Trump’ın da twitter hesabından duyurusunu yaptığı şekilde Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan’ı arayarak gerçekleştirdiği telefon konuşmasının ikili arasındaki ayrıntıları daha çok konuşuldu. Özelikle de Türkiye tarafından hız kesmeden sürdürülen yoğun diplomasi trafiği sıcaklığını korurken ve Soçi zirvesi henüz gerçekleşmişken sarf edilen açıklamar, itiraf ve geri adım gibi algılanmaya çok müsait olsa da acele etmeden, dikkatle değerlendirilmeli. Trump’ın “Bugün Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile karışıklığı miras aldığım Ortadoğu’ya barış getirmekle ilgili olarak görüşeceğim. Hepsini halledeceğim ancak bu 6 trilyon dolara ve hayatlara mal olan bir hata. En başında oraya girmemeliydik” ifadesinden de anlaşılacağı üzere, Trump Ortadoğu konusunda topu Obama dönemine atarken yapıcı lider profili sergilemeye çalışıyor. Asıl ayrıntı ise bahsi geçen 6 trilyon dolarlık para (bu yalnızca dile getirilen miktar ve hayatını kaybedenler umurlarında değil) ve bu para ABD’nin bölgeden çekilmemek için kullanacağı, bunu yaparken de Washington Post’ta yer alan ‘Amerikan askerleri Suriye’de kalmaya devam edecek’ tezini destekleyen gerekçelere sığınacağına işaret ediyor. Hatta yine ABD Savunma Bakanı Jim Mattis’in “Öylece çekip gitmeyeceğiz. Askeri savaşı verdikten sonra geri kalanlara ‘iyi şanslar’ diyemeyiz” sözlerini de atlamamak gerek.

Gelelim konuşmanın detaylarına.. Dışişleri Bakanımız Çavuşoğlu’nun da belirttiği gibi Trump’ın YPG’ye silah verilmeyeceği konusunda söz verdiğini ve bu saçmalığa daha önceden son verilmesi gerektiğini dile getirdiğini de konuşmanın diğer ayrıntılarıyla öğrendik. Biliyorum, verdiği bu söz hiç inandırıcı gelmiyor, değil de zaten. YPG/PKK terör örgütlerine hali hazırda 1500 tır dolusu silah yardımı yapmışken, şimdi çıkıp son derece rahat bir şekilde, bahsi geçen terör örgütlerine artık silah yardımı yapmayacaklarını söylemeleri kulak tırmalayıcı. Sahi, 1500 tır dolusu silah ne olacak? ABD bu silahların akıbeti için nasıl bir açıklama yapacak? Görünen o ki, ABD gerek iç çekişmeleri gerekse Türkiye tarafından ters düz edilen Ortadoğu planları yüzünden taktiksel bir değişikliğe ihtiyaç duyuyor hem de hemen. Ve şimdi karşısında duran ittifaka karşı stratejik bir adım atmazsa sonraki hamlesine karşılık neyle karşılaşacağını kestiremiyor, öyle ki zaman kazanması lazım. İşte tam bu noktada da ‘pişman, maddi açıdan Ortadoğu mağduru ama yapıcı’ ülke rolüyle oyununu devam ettirmeye çalışıyor. Ama Türkiye, o telefon görüşmesi hatta Soçi zirvesi söylemlerinin arkasında ve ABD’nin vermeye çalıştığı bu yumuşama görüntüsüne, oyalama taktiklerine tok. Lakin ABD bu! Tutmayacağı sözler verme konusunda çok başarılı.

Hepsi bir tarafa, 24 Kasım Cuma günü dünya, Mısır’da büyük bir katliama tanık oldu. Cuma namazı sonrası Camiye yapılan saldırı sonrasında hayatını kaybedenlerin sayısı en son 300’e ulaşmıştı. Deaş bayraklı teröristlerce gerçekleştirilen katliam da Ortadoğu’daki diğer gelişmelerden ayrı okunamaz. Dilerim başka terör haberleri almayız. Dilerim..

Değinmek istediğim bir konu daha var. ABD Başkanı Trump, geçtiğimiz günlerde Kuzey Kore’nin ‘teröre destek veren devletler listesine’ eklendiğini açıkladı. Gerekçelerden en önemlisi ve bence ABD,Kuzey Kore’yi her ne kadar tehdit etse Kuzey Kore korkusunun asıl nedeni olan nükleer silahlanma. Çünkü Kuzey Kore’ye olası bir nükleer müdahaleye kalkışması durumunda, aynı şekilde nükleer yıkımla cevap alacaklarını çok iyi biliyorlar. Kullanmasanız da nükleer güce sahip olmanın gerekliliğini şimdi daha iyi anlıyor musunuz?

Son olarak.. Sizce İncirlik konusu gündeme alınmalı mı? Alınacaksa nasıl bir yol tercih edilmeli?

Tuğba ŞAHİN

@Twooba / @Columnist_Tr

 

İlginizi çekebilir

MİNİK, SAVUNMASIZ ELLERİ

MİNİK, SAVUNMASIZ ELLERİ

selyus