Lerzan Tuğba ŞAHİN

Bir Varmış Bir Yokmuş

COĞRAFYA KADERDİR VE BİZ DE KADERİMİZDEN KAÇMAYACAĞIZ

Norveç’teki Trident Javelin tatbikatında yaşanan NATO skandalı, bazı köşe yazarlarımızın da uzunca bir süredir kaleme aldığı, ‘müttefiklik’ adı altında Türkiye üzerine planlanan parçalama senaryolarını aktörlerince ortaya çıkarmış oldu. Atatürk ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı ‘hedefteki düşman liderler’ olarak gösteren tatbikatın diğer çirkin kısmı ise mesajlaşma simülasyonunda Cumhurbaşkanı Erdoğan adına sahte hesap açıp, NATO düşmanı ülkelerle bağlantıları varmış gibi gösterilen paylaşımlar oldu.

Olayın duyulmasının hemen sonrasında NATO tatbikatındaki 40 askerimiz geri çekildi.Tüm bu olanlar ortaya çıkarılınca NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg ve Norveç Savunma Bakanı Frank Bakke Jensen Türkiye’den özür diledi. Norveç tarafından gelen özür ülkenin Savunma Bakanlığı resmi internet sitesinde yayınlandı ancak NATO yalnızca telefon ve mektupla dilediği özrü, olması gerektiği gibi resmi sitesinde paylaşmadı, bu da işin ayrı bir tarafı. NATO’nun bundan önceki vukuatlarını da listede üste ekleyince simülasyondaki senaryonun 2018’de Türkiye için gerçekleştirme hayalini kurduğu kurgu tabak gibi göze çarpıyor. Bildiğiniz gibi, Nato ülkesi Yunanistan’ın Rusya’dan S-300 füzeleri almasına tepkisiz kalan NATO ve ABD uzunca bir süredir gündemde olan S-400 savunma sistemleri konusunda Türkiye ve Rusya arasında sağlanan anlaşmadan duyduğu rahatsızlığı aleni bir şekilde dile getirmekle kalmayıp sistemin alınması halinde Türkiye’nin F-35 alımının tehlikeye gireceği, savaş uçaklarının zamanında teslim edilmeyip, NATO teknolojilerinde kısıtlamaya gideceği şeklinde şantaj boyutunda söylemlere yönelmişti. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Rize il kongresinde yaptığı konuşma her cümlesiyle bir mesajdı. Özellikle de “Türkiye’nin ve Türk milletinin kaderi Balkanlar’dan Kafkasya’ya, Kuzey Afrika’dan Orta Asya’ya kadar tüm bu coğrafyanın yükünü omuzlamaktır. Evet, coğrafya kaderdir ve biz de kaderimizden kaçmayacağız” ifadesi hamlelerimizden taviz verilmeyeceğinin, bölgede Afrin de dahil yol haritamızda, tehdit ve agresifleştirme gibi tuzakların devamı niteliğindeki karşılaşılması olası durumlara karşı hazırlıklı olduğumuzun çok net bir özeti.

Bizim medya söyleyince ‘senaryo’ , İngiliz söyleyince ‘gerçek’

İçimizdeki çoktan batılılaşmış kesim Deaş’ın kim ya da kimler tarafından oluşturulup sahaya sürüldüğü ve kollandığı konusunda ikna olmak için tüm bunları Batı’dan duymayı bekliyormuş! Geçtiğimiz günlerde BBC’nin dünyaya servis ettiği ‘Rakka’nın Kirli sırları’ başlıklı haber çoktandır aşina olduğumuz kirli ittifakı çok yeni ortaya çıkmış bir gelişme gibi sergiledi. Görsel kanıtlarıyla yayınlanan haberde 250 teröristin aileleriyle birlikte, ABD-İngiltere öncülüğündeki koalisyon ve YPG’nin ortak gerçekleştirdiği operasyonla, yani PKK desteğiyle Rakka’dan tahliye edildiği belirtiliyordu. BBC, bu haberle ABD’nin terör zeminli eylemlerini dünyaya duyurarak Amerika Birleşik Devletleri’ne dair etki bırakma konusunda nokta atışı yapmayı başardı diyebiliriz. Ama haberin yalnızca ABD’nin bölgedeki etkisini kırmak adına olduğunu düşünmek, görüş alanınızı daraltır. Haberdeki dikkat çekici bir diğer nokta ise bu teröristlerin intihar yelekleri, silah ve cephane yüklü kamyonlarla Rakka’yı terk ettikten sonra Suriye başta olmak üzere farklı yerlere yayıldığı şeklindeydi. Öyle ki BBC muhabiri buna dair somut bir bilgi  sunmaksızın (İstanbul’dan konuştuğu kısımda) kaçan teröristlerinin büyük bir kısmının Türkiye’ye giriş yaptığını, Avrupa’nın kapısına kadar geldiğini söylüyordu. Terörle ilgili bir haberde Türkiye’yi de habere eklemelerinin ne kadar kasti olduğunu ayrıca açmama gerek olmadığını düşünüyorum. Kendi içinde de bir kaos yaşayan ABD, İngiltere’nin BBC hamlesinden sonra daha bir ritim bozukluğuna tutulduğu kesin. Asıl önemli noktalardan biri bu haberin ABD halkı üzerindeki etkisi ve yansımalarının nasıl şekil alacağı. Ne de olsa geçtiğimiz haftaya kadar ABD’nin terör örgütleriyle iş birliğini hep Türkiye dile getiriyordu, oysa şimdi Batı kanadından, İngiltere’den haberler de (her ne kadar kendi menfaatleri için olsa da) alenen bunu yayınlıyor. ABD tarafından bir diğer allanıp pullanan malzeme ise New York’ta mahkemesi gerçekleşecek olan Zarrab dosyası. Sahte belge ve kayıtlarla yürütülen bu davanın amacı siyasilere uzanmak. Sahtecilikte sınır tanımayanlar var işin içinde, kendi oyunlarını oyunla gizlemeyi seviyorlar.

 

Tuğba ŞAHİN

@Columnist_TR

selyus