Veli DALBUDAK

Selam Olsun

İT ÜRÜR, KERVAN YÜRÜR

Ne dediğiniz çok anlaşılmasa da kitlenizin kodlarına şifreler gönderirsiniz… Çok şey biliyormuş ta pek azını konuşabiliyormuş havasında bir tutam gizem katarsınız…

Birkaç yazı yazarsınız…

Gazetede bir köşeniz olur…

Televizyonda bir programın daimi konuğu olursunuz…

Önceleri ürkek ve tedirgin kelimeler yuvarlanır dilinizin üzerinden…

Sonra alışmaya başlarsınız kameralara…

Evinizde konuşuyormuşcasına rahatsınızdır…

Artık daha büyük laflar etmeye başlarsınız…

Ne dediğiniz çok anlaşılmasa da kitlenizin kodlarına şifreler gönderirsiniz…

Çok şey biliyormuş ta pek azını konuşabiliyormuş havasında bir tutam gizem katarsınız…

Bazı yazdıklarınız televizyonlarda tartışılır, bazı konuştuklarınız gazetelerde manşete çekilir…

Ego denen hastalık koltuklarınızın altına hızla rüzgar doldurur…

Daha daha büyük laflar çıkmaya başlar ağzınızdan…

Ve bazı insanlar o mübarek ağzınızın içine bakmaya başlarlar…

Sizi yolda görenler tanır…

Fotoğraf çektirmek isterler…

Sizinle selfie yaparlar…

Bayağı bir havaya girersiniz iyiden iyiye…

Etki alanınız oluşur…

O alanda etkili bir söz sahibi olursunuz…

Etki alanınızı daha da genişletmek istersiniz…

Genişler de epeyi…

En doğruyu siz yazarsınız, en iyiyi siz konuşursunuz, en güzeli siz yaparsınız…

Sizin aklınızdan gayrı yazılan, konuşulan ve yapılanlar keskin zekanızın hışmına uğrar…

Egonuzun şişirdiği aklınız mantığınızı alır elinizden…

Bu arada;

Birkaç başarısız analiziniz olabilir…

Birkaç başarısız öneriniz olabilir…

Birkaç başarısız polemiğiniz olabilir…

Birkaç kişisel dostluğunuz olabilir…

Birkaç kişisel düşmanlığınız olabilir…

Taraf olmaya, pozisyon almaya başlarsınız…

Alt kimliğiniz yada aidiyet grubunuz baskın gelebilir…

Doğal dengeniz darmadağın olur…

Yavaş yavaş uzaklaşırsınız büyük fotoğraftan…

Okyanusları aştığınız halde küçük derelerde çırpınırsınız…

O derelerin küçük balıkçılarına teslim olursunuz…

Egonuz her yere kurşun sıkmaya başlar…

Vatan, millet, devlet bile teferruat kalır ihtiraslarınızın yanında…

Dünya yeniden kurulurken, tarih yeniden yazılırken, bu topraklarda varoluş mücadelesi verilirken, İstanbul’un fethi sırasında meleklerin cinsiyetini tartışan Bizans ekabirleri gibi olmayacağız.

Hele hele yapılan hizmetlere, devletin dev eserlerine, milletin kardeşliğine, devletin bütünlüğüne, vatana sadakate küfrederek havlayıp duran hain sürüsünden hiç olmayacağız.

Bizim tüm şahane fikirlerimiz, yere batasıca şişkin egomuz ve küçük dünyamızın büyük hayalleri, bu aziz vatana, bu yüce devlete ve bu büyük millete hizmet etmiyorsa yok hükmündedir.

Havlayıp duran amacı belli hainleri biliyoruz…

Ama kendi nefsinden vazgeçemeyip hergün fütursuzca saldıranlar bilmez misiniz

İt ürür, kervan yürür… 

 

selyus