Veli DALBUDAK

Selam Olsun

MİMOZALARI KAHVALTIYA KOY

Ekmekleri de kızart. Memleketten gelen halis tereyağı sürelim üzerine. Tuz, kekik, pul biber de olsun masada. Yakışan ne varsa getir. Mimozaları vazoy

MİMOZALARI KAHVALTIYA KOY

Ekmekleri de kızart. Memleketten gelen halis tereyağı sürelim üzerine. Tuz, kekik, pul biber de olsun masada. Yakışan ne varsa getir. Mimozaları vazoya koy. Dur, dur, hayır! Kütahya’dan aldığımız çiçekli seramik vazoya koy. Cam vazoları sevmiyorum biliyorsun, akvaryum gibi onlar. Mimozaların akvaryumda işi ne? Hem, yarına kalmaz yeşillenmeye başlar su. Keyfim kaçar, bilirsin çiçekleri görmez, vazoya takarım kafayı.

Mimozaları kahvaltıya koy. Yumurtayı rafadan isterim. Çay kaşığıyla kabuğunun içini kazıya, kazıya yemeyi seviyorum. Geçen hafta Riva’dan aldığımız köy yumurtalarından kaldı mı ? Kınalı, sütbeyaz, kırçıllı çeşitli renklerdeki tavuklar ne kadar güzeldi değil mi ? Arkasını ormana dayamış, dümdüz geniş bahçede, nasıl da özgürce dolaşıyorlardı. İnsanın yediği yumurtanın üreticilerini tanıması çok hoş bir duygu. Çocukluk günlerimde köyde tavuklarımız vardı. Tavuk yumurtladığında normalden farklı, büyük bir sevinçle gıdaklar. İyi bir şey yaptığını cümle aleme duyurmak ister. Belki de vazifesini başarıyla tamamlamış olmanın kıvancı ve gururu içindedir. Tavuğun sesini duyar duymaz yerimden fırlar, sıcacık taze yumurtayı minik ellerimin arasına alırdım. Ben de büyük bir işi başarmış gibi, başım dik, göğsüm önde gururla yürürdüm. Bazen, yumurtanın kabuğunun tam sertleşmeden, tavuğun yumurtlamış olduğunu görürdüm. Anneanneme haber verirdim, gelir bakardı ve “bunlara kireç yedirmek lazım” derdi.

Sen, mimozaları kahvaltıya koy. Maydanoz, domates, biber, tere, roka, nane hatta varsa biraz da kuzukulağı isterim. Ne de olsa mevsimi şu anda. Otların hepsini ayrı, ayrı tabaklara koy. Yok, yok vazgeçtim, hepsini büyükçe bir kaba doğra. Koku ve tatları birbirine geçsin. Üzerine, Kazdağlarının halis, muhlis zeytinyağından dök. Yıkılsın masa, tek eksiğimiz kuş sütü olsun. Ha! masa dedim de aklıma geldi. Masayı, bahçeye çimlerin üzerine koy. Üzerine güneşi koy, baharı koy, sevgiyi koy.

Mimozaları sakın unutma, onları da masaya koy. Şu kapağını hiç açmadığımız, Balıkesir kokulu, ev yapımı reçel kavanozlarını da getir. Hepsini açacağım bugün, inşallah bozulmamışlardır. Kayısı, şeftali, incir, üzüm, ayva ve en çok sevdiğim çilek reçeli. Doğduğum toprakların, havasını, suyunu, kokusunu alıyorum. Lezzet patlamaları yaşanıyor, dilimin her zerresinde. Şu, denize sıfır ama 650 metre yükseklikte bulunan Alacatepe’nin eşsiz lezzetteki bal peteğini de parçalayalım bugün. Bayram etsin midemiz. Dedik ya, yalnızca kuş sütü eksik olsun.

Mimozaları, kahvaltıya koy. Ama demlikten uzak olsun. Demliğin sıcak buharı, soldurmasın güzelleri. Mimozaların sarhoş edici kokusu, Rize’nin elekaltı çayının haz veren kokusuna karışsın. Çay, yavaş yavaş demlensin havlunun altında. Tam kıvamına gelsin ki, tadına vara, vara içelim. İçerken de, kuşların sesini, çiçeklerin rengini, tabiatın ahengini duyalım, görelim. Güneşin sıcacık şefkatini, baharın hoş kokusunu yudumlayalım. Öyle bir yudumlayalım ki, sevgi içimize yerleşsin, gönlümüz genişlesin.

Veli DALBUDAK

selyus