Hüseyin YELKENCİ

İstanbul’dan Yansıyanlar

Tren niye sık sık arıza yapmaya başladı!

Çok üzüntülü olduğum ve bir türlü kabullenemedim şu günlerde siyasi kimliğimi bir tarafa bırakıp duygusallıktan uzak bir iki kelam etmek istiyorum.

Yazıma Aşık Veysel’in “Uzun ince bir yoldayım, gidiyorum gündüz gece” ve sonunda da “Gâh ağlaya gâhi güle, yetişmek için menzile, gidiyorum gündüz gece” dediği sözleriyle başlamak istiyorum.

Bizler dünde bu kutlu davanın peşinde idik, bugün de peşindeyiz, Allah ömür verirse yarında peşinde olacağız. Yani; uzun ince bir yoldayız. Bu uzun ince yolda zaman zaman karşımıza engeller çıkacak. Yollar taşlı, engelli ve tabii ki de meşakkatli olabilir. Her ne olursa olsun, bu davadan dönmek yok.

Bu Kutlu Yolda dün Refahla, bugünde AK Parti ile yürüyoruz. Yani; bu partiler bir araçtır. Bir trendir. Doğru gittiği sürece biz o trenle birlikte amacımıza ulaşırız. Yolda tren arıza yaparsa tamir etmeye çalışırız. Hatta elimizden geleni yaparız. Ha baktık olacak gibi değil, dümenin başındakilere niye bu tren sık sık arıza yapmaya başladı diye sorarız!.

Çünkü biz gördüğü halde gözü kör, çok iyi duyduğu halde kulağı duymayan ve emme basma tulumba gibi herşeye evet diyen bir zihniyetin ürünü değiliz.

Çünkü bizim derdimiz, bizi yaratan ve bu dünyaya imtihan için getiren Allah’a (CC.) helal yoldan ulaşmak.

Çünkü, olası yanlışların arkasına durup ta bağlandığın davaya yanlış yapmak yoktur bizim inancımızda.

Bizler partici değil, ümmetçi olmalıyız. Parti sadece araç olmalı. Bizi imtihan eden Rabbimizin gönderdiği Kur’an-ı Kerim’le bizi kim yönetmek için mücadele ederse sonuna kadar onun arkasında oluruz. Eğer nefsani davranılır da yanlışa düşülürse ve bu yanlışa düşenler de ısrarla savunulursa, biz o yanlışın yanında olamayız.

Bir siyasi oluşumun en dibinden en tepesine kadar olan makamların başındakiler görevlerini adalet çerçevesinde yürütemiyorsa, o zaman treni çek etmenin zamanı geldi demektir.

Birilerini hiç hak etmediği halde bir yerlere getirirsen ve bir yerlere getirdiğiniz o yeteneksiz birileri de de tamamen egosuyla hareket edip bulunduğu makamın hakkını vermeyerek başarısızlığa sebep oluyorsa,  bunun vebali onu getirendedir.

Hem illerde, hem genel merkezde komisyonlar kurdunuz. Yetmedi birde üst komisyon kurdunuz. Binlerce milletvekili aday adayını bu komisyonlarda elediniz. Eleme yaparken hangi yolu izlediniz bilmiyorum ama o yol hiç iyi bir yol değil!

Teşkilat binalarında mescit yapılmasın karşı olanları, Ramazan Ayında teşkilat mensupları fakirlerin gönül sofraları ve sokak iftarlarında vatandaşlara temas etmek için uğraş verirken tatile gidip sefa sürenleri, partiye bir iki beste yapanları, senin nefsinin hoşuna giden yazıları köşesinden yazanları, aday olduğu güne kadar partiye uğramayanları, teşkilat binalarının adreslerini dahi bilmeyenleri ve daha birçok gerekçeyle öne çıkardıklarınızı aday gösterirseniz bugünkü tabloyla karşı karşıya kalmış oluruz.

Dört yıl boyunca ortaklıkta doğru dürüst görünmeyen ve teşkilatın hiçbir yaralı parmağına ispirto dökmeyenleri tekrar hem de kazanacakları yerlere koydunuz.

Büyükşehirlerde listeler oluştururken il ve etnik dağılımlara dikkat edeceğiz dediniz. Bir sürü komisyonlar kuruduğunuz halde buna dikkat etmediniz!

Ben sadece İstanbul 1. Bölge’den örnek vereceğim. Buradaki 31 kişilik milletvekili adayı listesinde bana 1 tane Doğu ve Güneydoğu’yu temsil edecek elle tutulur Kürt aday gösterin. Bir tek Osman Can var. Iğdır’da doğmuş, ancak ilkokulu bitirdikten sonra buradan ayrılmış. İstanbul 1. Bölgede onun Kürt vatandaşı olduğunu dahi kimse bilmiyor.  Koskoca listede başka Kürt adayı yok. 1. Bölgede yaklaşık 500 aday adayının içinde Kürt seçmene etki yapacak ‘Kürt Vatandaşı olan isimler var mıydı?’ diye sorduğunuzu duyar gibiyim! Tabii ki vardı. Araştırırsanız bulursunuz..

Sonuç itibariyle listede, teşkilata ve seçmene enerji verebilecek isimler maalesef yoktu.

Kısaca adaletten ayrılırsan Allah (CC.) ivediyle uyarır seni. Yine oturalım hep beraber dua edelim ki Rabbim silip atmadı bizi. Bu dünya 2 günlüktür. Dün ve bugün. Yarının garantisi yok. Onun için hesap gününden korkalım ve adaletli olalım.

Bu partide şapkası olan herkes şapkasını önüne koysun ve yapılan hatalarla yüzleşsin. Hatta daha da ileri gidiyorum, bu başarısızlıkta payı olanlar istifa ederek şapkayı heyecanla takmak isteyenlerin önünü açsın. Bu şartlarda benim şapkam olsaydı asla gurur yapmazdım, Allah’a verilecek hesaptan korkar ve o kıymetli şapkayı teşkilatın içindeki cevherlere teslim ederdim.

Yazımın başında siyasi kimliğimi bir kenara bırakmıştım. Şimdi tekrar siyasi kimliğime bürünerek yazımı tamamen duygusal tamamlamak istiyorum. Ey tepedeki siyasi büyüklerimiz; ne olur geziciler ve paralelcilerin karşısında boynumuzu büktürecek nefsani yanlışlara düşmeyin.

Bu vesileyle tüm Ehl-i Sünnet İslam Âlemine Ramazan Ayının birlik-beraberlik, huzur, sağlık, bereket ve hayırlar getirmesini dilerim..

İlginizi çekebilir

TERZİ YAMAĞI

TERZİ YAMAĞI

selyus