Veli DALBUDAK

Selam Olsun

YAZARLIĞI BIRAKIYORUM!

AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan yaklaşık 2 aydır sürekli aynı şeyi söylüyor. En son yapılan grup toplantısında bu konuyla ilgili yine birşeyler söyledi. Bu konuşmadan bir alıntı yaparak başlamak istiyorum yazıya…

“AK Parti olarak bizim kendimizi yenilememiz gerekiyor. Önce şu hareketin, kendi içinde birbirini sevmesi gerekir. Bize ne oluyor ki kendi içimizde birbirimize karşı çalım atıyoruz. Eğer elinden dilinden emin olmayan insanlar olmadıkça biz gerçek Müslüman olamayız bunun idraki içinde olmalıyız. Son günlerde cihat cihat diye bir şeyler geçiyor. Cihat elinde silahla dolaşmak değildir. Cihat nefisle mücadeledir. Nefisle mücadele edebiliyorsak, işte cihat odur.”

TEŞKİLATLAR VE BELEDİYELERE UYARI

“2019’da ancak bu şekilde arzu ettiğimiz başarılara ulaşabiliriz. AK Parti’nin başarısı Türkiye’nin başarısı olacak. Teşkilatlar, belediyeler eğer bizim dava idraki ile hareket etmiyorsa bize zarar veriyorlar ve zarar veren kardeşlerimizi de uyarıyorum kusura bakmasınlar, biz uyarmadan kendileri bu uyarıyı yapsınlar ve adımı atsınlar. Yanlışa tahammülümüz yok, 2019 bir kırılma noktası. Artık deniyor ya, parlamenter demokrasi, parlamenter demokraside seçim kazanmak bizim için leblebi çekirdekti. Artık hedefi büyük koyduk.”

Öncelikle şunu belirtelim ki ilk defa böyle bir süreç yaşanıyor Ak Parti içinde.

En tepeden açık açık kamuoyu önünde bir özeleştiri, bir sitem, bir kırgınlık, bir kızgınlık, bir uyarı dillendiriliyor.

Hem de bir değil, üç değil, beş değil…

Bir gün değil, üç gün değil, beş gün değil, iki aydır sürüyor.

Genel olarak Erdoğan tarzında, bu tip meseleler davul zurna çalarak değil, usta işi operasyonla tereyağından kıl çeker gibi halledilir.

Ama bu sefer birkaç adım öteye geçildi.

Geçildi de ne oldu?

Hiç kimseden tık yok…

Demirden, taştan, tunçtan ses geliyor da metal yorgunlarından ses çıkmıyor.

Üstüne alınan yok.

 

Ben mesajı aldım…

Yazarlığı bırakıyorum.

Ben üstüme alınıyorum…

Metal yorgunuyum diyorum.

Bu yazıları benden daha iyi yazacak babayiğitler vardır diyorum.

Okurun nabzını tutamadığımı düşünüyorum.

Halkı anlayamadığım kanaatindeyim.

Fildişi kulemden, konforlu köşkümden bakıyorum dünyaya.

Bir elim yağda, bir elim balda…

İşim gücüm tıkırında…

Vatandaşa dokunamıyorum, vatandaş ta bana…

Beni arıyorlar ulaşamıyorlar, mesaj atıyorlar görmezden geliyorum, WhatsApp’tan gözüme sokuyorlar, mavi renkli çift tık tuşum kapalı, özel kalemim benim özelim kardeşim, özelime karışmayın…

Yokum ben yokum…

 

Ammaaa, Facebook’ta, Twitter’da, İnstagram’da çok aktifim.

Ne kadar çok iş yaptığımı görebilirsiniz oralarda.

Ne kadar çok protokol koltuklarında arz-ı endam ettiğimi görmüyor musunuz?

Önemli bir adamım ben, çok işim var çok…

Neredeyse hiç boş zamanım yok.

En küçük boş zamanımı ibadetle geçiriyorum.

Her fırsatta sık sık umreye gidiyorum.

Bilirsiniz zaten sosyal medyada paylaşıyorum o kutsi anları muhteşem selfilerimle.

Gazetelerde boy boy resimlerimi ve demeçlerimi de görürsünüz.

Televizyonlarda fink atıyorum.

Ama siz arayınca buharlaşıyorum, yapmayın ağalar, yapmayın beyler kıymayın bana.

 

Tamam tamam Sayın Genel Başkanım, tamam tamam Sayın Cumhurbaşkanım siz 2 aydır söylüyorsunuz, 2 aydır dilinizde tüy bitti ama sizi kimse duymuyor.

Her söylediğinizi çılgınca alkışlıyorlar ama söz buraya geldiğinde buharlaşıyorlar.

Onların gözleri var ama kapalı, onların kulakları var ama duymuyorlar…

İşlerine gelmeyeni danışmanlarına ve özel kalemlerine havale ediyorlar.

Ama hakettiler artık, özel kalemlerine 2 satır yazı gönderin.

Çünkü en iyi ilişkiyi özel kalemle yürütüyor bunlar.

Benim yetkim, etkim, koltuğum, makamım, özel kalemim yok.

Ben sizi görüyorum, duyuyorum, anlıyorum.

Ben mesajı aldım.

Yorgunum hem de metal yorgunuyum.

Ben üstüme alınıyorum.

Kimse üstüne alınmasın sakın…

Bana konuşuyor Reis.

Kimse kusura bakmasın, ben alınıyorum.

Özür dilerim sayın başkanlarım

Ben kalemimi bırakıyorum.

Ben siyaset yazmaya veda ediyorum.

Siz siyaset yapmaya devam edin.

 

selyus