Hepsi hikayeydi… Bu filmin başrolünde onlar vardı… Bütün yapımcılar ” Gidin o ikisini birarada getirin bana” diyorlardı… El pençe divan tüm oyun
BİRİ ŞARK’IN BİRİ GARP’IN
Hepsi hikayeydi…
Bu filmin başrolünde onlar vardı…
Bütün yapımcılar “ Gidin o ikisini birarada getirin bana” diyorlardı…
El pençe divan tüm oyuncular sahaya indi…
Yüz yüze, göğüs göğüse, bire bir tam saha prese başladılar…
Kapı kapı, dükkan dükkan, ev ev dolaştılar…
Oyuncuların yetersiz kaldığı yerlerde misafir sanatçılar rol kaptılar…
Bazı kurt oyuncular kah çadır kurdular, kah asfaltı tozlu topraklı yollara vurdular…
Başkent’ten tanıdıkları bazı rakipleriyle klasik olağan polemiklerini yaptılar…
“İstemeye istemeye” rol çaldılar…
Altın Portakal Film Festivali gibiydi sokaklar…
Şehir hiç görmediği ilgiyi görüyordu…
En başarılı yapımcılar buradaydı…
En iyi yönetmenlerin isimleri yazıyordu koltukların arkasında…
Efsane senaristler şehrin hayallerini yazıyordu sayfalar dolusu…
Ünlü oyuncular başrol kapma telaşındaydılar…
Yardımcı erkekler, yardımcı kadınlar, figüranlar…
Işıkçılar, setçiler, makyözler, sesçiler, müzikçiler…
Mızıkçılar, oyunbozanlar, oyunkuranlar…
Şehir kuruluyordu, şehir kırılıyordu, şehir yıkılıyordu…
Şehir hiç görmediği ilgiyi görüyordu…
Şehir bunalıyordu…
Festival tüm coşkusuyla sürüyordu…
Tantana bol, curcuna bol, kavga bol, gürültü boldu…
İstesen de, istemesen de boca ediliyordu vaatler…
Geç uyuyordu şehir…
Altı ay sürüyordu beyaz geceler,
Bu şehirde, bu mevsimde, bu vakitler…
Eksen kayması yaşanıyordu besbelli ki…
Hızla kuzeye kayıyordu bazı şehirler…
Derin ve soğuk mağaralarda el sıkışıyordu bazı yapımcılar…
Kendi filmlerini çekmekten vazgeçiyorlardı…
Geçici ortaklıklar peşindeydiler,
Eski hikayeye yeni senaryo aranıyordu…
Tüm şehir erkenden uyandı…
Beyaz gecelere son vermek gerekiyordu,
Şehrin enerjisi sandıklarda toplandı,
Sandıklar mühürlendi…
Şehrin ellerinden akan ışıklar,
Tüm mağaraları aydınlattı…
Festival en ışıklı anında
En parlak kutlamaları bırakarak ardında
“İstemeye istemeye” sona erdi…
Veli DALBUDAK