AK Parti Beykoz ve İstanbul teşkilatlarının tecrübeli ismi Sadullah Hasanoğlu, altı çizilecek bir yazıyı kaleme aldı.
Önemli konulara değinen ve Türk siyasi tarihine geri dönerek AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın başarılarından bahseden Hasanoğlu’nun yazısının tamamı aşağıdadır:
“Bugün hayatta olan neredeyse herkes hayatının en güzel günlerini Reis’in döneminde yaşadı.
Birlikte üzerinde düşünelim.. Bugün 100 yaşında olan kaç kişi vardır?
Cumhuriyet’in kuruluş yıllarını hatırlayalım, ülke yıllarca Kurtuluş Savaşı verdi. Yokluk, yoksulluk, ölüm kalım mücadelesi..
Sonrasında tek parti iktidarı, türlü baskılar ve zulümler gördü bu Aziz Millet..
Allah-ü Ekber demek yasaktı.
Çok partili dönemde millet şahlandı: “Söz Milletindir.”
Rahmetli Menderes döneminde biraz nefes aldı millet..
Allah-ü Ekber demek serbest oldu.
Batının esaretinden kurtulalım, kendimiz olalım demeye çalıştık,
1960 darbesi geldi. 1971 darbesi oldu. 1980 darbesi oldu.
Her on yılda bir darbe.. Her darbe yeni prangalar.. Her darbe aynı acılar..
Aziz Milletimiz bir kere daha irade gösterdi, Özal dönemi başladı.
Memleket gelişmeye başladı.
Sonra koalisyonlar dönemi.. Biri gidiyor biri geliyor.
Televizyonlarda ana haberlerde her akşam ülkenin battığı, bittiği haberleri..
Üstelik ülkeyi batıranların sahip oldukları televizyonlarda..
İstanbul’da beklenmedik bir durum..
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ni Refah Partisi kazandı.
Tayyip Erdoğan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı oldu.
Kimsenin beklemediği bir şey olmuştu.
Tayyip Erdoğan diğer hepsinden farklıydı.
Fakir sofralarında diz üstü oturup sofrada ne varsa ondan yiyordu.
Gür sesiyle “kimse yalnız değil, çaresiz değil, biz varız” diyordu.
Meyhaneye giriyor; biz sizin için de varız, kimse kendini çaresiz hissetmesin diyordu.
Geneleve giriyor; “sizi içine düştüğünüz bu bataklıktan ancak biz kurtarırız” diye konuşuyordu.
Türkiye için müthiş bir umut beliriyordu.
Türkiye’de birilerinin hiç istemediği başka birşey daha olmuştu.
Refah Partisi birinci parti olmuştu.
Refahyol Hükümeti her türlü engellemeye rağmen kuruldu.
Ülkede bolluk, bereket başladı.
Rahmetli Erbakan Hoca bereketin sebebini “hortumları kestik” şeklinde izah ediyordu.
Hortumların kesildiğini haberlerden anlıyorduk,
Manşetler şöyleydi: “İrtica Hortladı”, “Laiklik Elden Gidiyor” vs vs..
Tanklar sokağa çıktı. 28 Şubat Postmodern Darbesi oldu.
Sonuçta ne oldu; ülkenin yaklaşık 300 Milyar doları hortumlandı.
Çanakkale Köprüsü’nün maliyetinin 2,5 Milyar Euro olduğunu düşünürsek hortumun çapını belki hesaplayabiliriz.
Başka ne mi oldu?
Katsayı diye bir ucube üretip İmam Hatiplilerin önü kesildi.
Başörtüsü yasaklandı. İmam Hatip Okulları kapatıldı.
İnsanlar tek tek fişlendi.
Başka bir olağanüstü olay daha oldu..
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Tayyip Erdoğan okuduğu bir şiir yüzünden hapse atıldı.
Bir el Türkiye’nin önünün açılmasını istemiyor gibiydi.
Aziz Milletimizin istediği bir türlü olamıyordu.
İlginç bir durum vardı.
Herkes Tayyip Erdoğan’ı konuşuyordu.
Reis hapisten çıktı. “Bu şarkı burada bitmez” dedi.
Millet duymak istediğini duymuştu, görmek istediğini görmüştü.
Yine bir Ağustos ayında Tayyip Erdoğan geçti kameraların karşısına..
Herkes ne diyeceğini bekliyordu; “Türkiye’de artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak” dedi.
Müthiş bir başkaldırı ve meydan okumaydı.
Tayyip Erdoğan bekleneni karşılamıştı. Partisini, AK Parti’yi kurduğu gündü.
Milletimiz o meydan okumaya mukabele etti.
Öyle bir şahlandı ki millet.. Tayyip Erdoğan’ın partisi tek başına iktidar oldu.
Türkiye bambaşka bir ülke olmaya başladı.
Yollar, havaalanları, okullar, hastaneler..
Reformlar, özgürlükler, açılımlar.. Başörtüsü serbest kaldı.
Eskiden kitap bulamazken okulun ilk günü bütün kitaplar Türkiye’nin her köşesinde sıranın üstünde hazır bekliyordu.
Millet doğrudan söz sahibi olmuştu.
“İstanbul Boğazının altından Marmaray yapacağım” dediğinde Tayyip Erdoğan,
Hatırlayalım o günleri, gazete manşetlerini, muhalefetin dalga geçmelerini..
Tayyip Erdoğan dediğini yaptı.
Sonra Avrasya Tüneli, Osmangazi Köprüsü, Yavuz Sultan Selim Köprüsü..
Muhalefet baktı ki engel olamıyoruz,
Yavuz Sultan Selim Köprüsünün adı neden Yavuz Sultan Selim diye türlü çığırtkanlıklar yapıldı.
İstanbul Havalimanı, Çanakkale Köprüsü..
İHA’lar, Siha’lar, Hürkuş, KAAN, Kızılelma, TOGG,,
Dünya ölçeğinde ilk üçe giren, çoğu dünya birincisi projeler yaptık..
Türkiye, dünyanın en genç altyapısına sahip ülkelerinden birisi konumuna geldi.
Türkiye’de Cumhurbaşkanı doğrudan halk tarafından seçilmeye başlandı.
Ayasofya 86 yıl sonra özgürlüğüne kavuştu.
% 15 yerlilik oranı olan Savunma Sanayii % 85’in üzerinde yerlilik oranına kavuştu.
Türkiye’nin yaptığı milli ve yerli füzelerin, uyduların başörtüsüne takılıp kalmadığını da test etmiş olduk.
Dünyada insansız hava araçlarıyla kazanılan ilk zafer Türk Orduları’na nasip oldu.
Türkiye dünya savaş tarihini değiştirdi.
Karabağ Zaferi..
Tabii ki Türkiye’nin kaderi aynı.. 23 yıllık süreçte neler gördük neler..
Gezi Kalkışması, 7 Şubat MİT Krizi, 17-25 Aralık..Sayısız suikast girişimi..
15 Temmuz hain darbe ve işgal girişimi..
Türkiye, bütün bu badireleri atlattı. Nasıl mı?
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın büyük liderliğiyle..
Aziz Milletimizin büyük desteği ve kararlı duruşuyla..
Devlet-Millet kaynaşması sayesinde.. Hepsi ülkemizin ve milletimizin kazanımlarıdır.
Son 4 yıl dünya olağanüstü olaylar yaşıyor, Herkes gibi biz de etkileniyoruz.
Pandemi, savaş, ekonomik saldırılar, dünyada yaşanan ekonomik daralma..
Elbette bugün sorunlarımız çok ve kimse bunu görmezden gelemez.
Bugün yaşadığımız sorunlarımız da Reis’in büyük liderliğini ve ülkemize yaptığı büyük hizmetleri küçültemez..
Bugünden geriye doğru 23 yıla baktığımızda Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın başardığı büyük işler, ortaya koyduğu samimi ve sağlam duruş,
Ülkemiz ve milletimiz adına hatta İslam Dünyası ve tüm insanlık adına yepyeni bir dönemin kapılarının aralanmasının ilk dönemi olduğu aşikardır.
Daha Adil Bir Dünya mutlaka kurulacaktır.
Sayın Cumhurbaşkanımızın liderlik ettiği çeyrek asırda onun kutlu yürüyüşünü anlayan, kavrayan, içselleştiren ve sahiplenerek aynı kutlu hedefler uğrunda mücadele edenlere ne mutlu..
Aynı çeyrek asırda sadece çıkar amaçlı, basit, sığ, günübirlik ve hiç bir kutsal anlam taşımayan kişisel amaçlar uğruna türlü türlü hesaplar yapanları ise hem tarih hem insanlığın ortak vicdanı hem ilahi adalet huzurunda gerektiği şekliyle karşılığını bulacaklardır.
Sayın Cumhurbaşkanımız her türlü zorluğa göğüs gererken, mücadele ederken, elindeki güç ve imkanlarla liderine bağlılıkla Onun yürüdüğü yolda karınca misali “ben de bir damla su taşıyabilir miyim” anlayışıyla hasbi çalışan dava erlerine karşı türlü türlü hesap kuranları ise ne tarih, ne insanlar, ne vicdanlar, ne de ilahi adalet affedecektir.
Bugün geldiğimiz noktada, çeyrek asırlık kutlu mücadelemizi taçlandırmak ve yürüyüşümüzü kutlu hedefine ulaştırmak için hala yapılacak çok büyük işler vardır.
Öncelikle geçen zaman içinde ortak akıl ve ortak vicdan zemininden kopanların, AK Parti’mizi aşağıya çekenlerin, yük alan değil yük olanların, kaybetmeye sebep olanların, milletin gönlünden düşenlerin, kerameti kendinden menkul zannetmekten vazgeçmeleri, kutlu yürüyüşümüzün milletimizin ve liderimizin tarihsel ve tarihi buluşması ve bütünleşmesinin sonucu olduğunu anlamaları ve liderimizin uyarısına gerek kalmadan gereğini yapmaları doğru adım olacaktır.
Bizim ezelden gelip ebede uzanacak olan kutlu davamızda, şuurlu olup nefsi hareket etmeyenler için, ön, arka, kenar gibi kavramların önemi yoktur.
Biz kısa ömürlerimizde hak ve hakikat yolunun sahibinin Allah olduğuna ve bizlerin o kutlu yolda kendi imtihanımızı nasıl vereceğimizi düşünürüz.
Sayın Cumhurbaşkanımızın gözbebeği AK Parti’mizin güçlenmesi, güçlendirilmesi, tazelenmesi, yeniden dava ruhuyla tüm hücrelerine kadar teçhiz edilmesi ülkemizin, milletimizin ve dünyamızın güvenli geleceği açısından çok önemlidir.
AK Parti’nin kuruluşunun 23. yıl dönümünü yaşadığımız bu günlerde, yüreği millet ve memleket için atan herkesin Sayın Cumhurbaşkanımızın etrafında birlik ve beraberlikle kenetlenmesinin çok büyük önemi olduğunu düşünüyorum.
AK Parti’mize çok sayıda katılımların olacağı haberlerini çok önemli görüyorum.
Her ölçekte teşkilatlarımızın önce içerisindeki kırgın, küskün, kendini kenarda hisseden kim varsa bulup motive etmesi ve hareketimizin tam merkezine taşınması elzemdir.
İkinci adımda ise partimize dahil olmak isteyen veya teşkilatımıza kazandırabileceğimiz herkesi davet etmeli, bulmalı, ikna ve motive etmeli ve bu kutlu yürüyüşe dahil edilmelidir.
Mesele kişilerin meselesi değil insanlığın meselesidir.
İşte dünyanın ve bölgemizin durumu ortadadır.
Her gün savaş tamtamları çalmaya devam etmektedir.
Gazze’de 300 günü aşkın süredir tarihin en büyük soykırımı dünyanın gözleri önünde yaşanmaktadır.
Bugün Türkiye son kaledir.
Türkiye olmasa mazlumların hakkını, hukukunu savunacak kim var? Düşünelim..
Türkiye’nin omuzlarındaki bu kutlu ve ulvi sorumluluk batı hayranlıklarıyla, güce tapanlarla, kişisel ikbal ve hesaplar uğruna kutsal tanımayanlarla taşınabilir mi?
Evlatlarımızı, çocuklarımızı, gençlerimizi ve aile kurumumuzu türlü türlü sapkınlıklarla ifsat etmeye çalışanlara sözde özgürlükçülük kılıfıyla şirin gözükenler, bu milletin değerlerini değil batılı efendilerinin kendilerine biçtiği rolü ödev kabul edip şekilden şekile girenler bu milletin geleceği için ne yapabilir?
O halde gün birlik olma, uyanık olma, şuurlu olma günüdür.
Her türlü ayrışmadan ve kutuplaşmadan uzak şekilde milli ve manevi değerlerimiz etrafında sımsıkı birbirimize sarılma günüdür.
İnanıyorum ki; tarih boyunca pek çok badireyi aşarak gelen Aziz Milletimiz ve kadim devlet aklımız bu zor günleri de hep birlikte aşacaktır.
Yeni bir dünyanın müjdesi Aziz Milletimizin imanlı, şuurlu ve kararlı evlatlarındadır.
Günlerimiz bereketli, geleceğimiz aydınlık olsun.”