Türkiye Gazetesi Haber Müdürü ve Köşe Yazarı Fatih Selek, Saadet Partisi’nde yapılan son olağan kongrede aday olmayarak siyasi arenadan ekilen Temel Karamollaoğlu köşe yazısına taşıdı.
“Saadet lideri Temel Karamollaoğlu 83 yaşında genel başkanlığa veda etti.
Geçmişte “Madımak katili” diyen CHP medyası Nesimî’nin “Minnet Eylemem” şiiriyle veda etmesinden mülhem kendisini alkış tufanıyla yolladı.
Temel Bey, CHP’liler nezdinde ‘sicil’ini temizlemiş olabilir ama muhafazakârlar indinde defteri bir hayli kabarık.
1- 2019’da İstanbul’a kaybettirdi, şehrin CHP eliyle geriye gidişinin yolunu açtı.
2- CHP liderinin dev posterini kendi parti binasına astırdı.
3- Çarşaflı teyzelere CHP liderinin broşürünü dağıttırdı.
4- CHP liderini cumhurbaşkanı adayı olarak önerdi ve takdim etti.
5- “Halep Kasabı” Kasım Süleymani için İran elçisiyle anma töreni tertipletti.
Bir de tabii göçü hızlandır diye Sivas’a yapılan “Yüksek Hızlı Tren”e karşı çıkması var ki onu siyasetin cilvesinden sayalım.
AÇIKTA KALDINIZ AÇIKTA!..
Kırmızı ete son bir ayda yüzde 10-15 oranında zam yapıldığını, tedbir alınmazsa artışın devamının geleceğini yazdık.
Et ve Süt Kurumu haberin ardından açıklama yaptı. Özetle, “Tedbirleri aldık. Piyasaya et arzımız devam ediyor. Stoklarımız ihtiyaçları karşılayacak düzeyde. Fahiş fiyat artışına yol açacak durum söz konusu değil” deniliyordu.
Haberimizdeki ifadeler için “spekülatif iddialar” yakıştırması yapılmıştı ve bunlara itibar edilmemesi isteniyordu. Oysa biz kasapların ve sektör temsilcilerinin dediklerini yansıttık.
Peki sonra ne oldu? Cumhurbaşkanı, Uruguay ve Brezilya’dan acil hayvan ithalatı için talimat verdiğini duyurdu!
Durumdan vazife çıkararak acilen açıklama yapan Et ve Süt Kurumu açığa düşüp cümlelerinin altında kaldı!
MEDYATİK BİR HEKİMİN İLGİNÇ HİKÂYESİ
Medyatik hekimlerin önde gelen ismi Prof. Dr. Canan Karatay’ın hayatı kitap olmuş. “Panzehir” isimli kitapta Karatay’ın hikâyesinde ilginç detaylar yer alıyor. Karatay, Harput kökenli âlim bir aileden; Efendigiller’den geliyormuş. Medreseli bir âlim olan babası Beyoğlu ve Sarıyer müftülüğü yapmış. Canan Karatay, İngilizce eğitim veren Üsküdar Amerikan Kız Lisesini bitirmiş. Üniversite sınavına girmek için bir yıl Türkçe kursu almış. Süt içmeyi hiç sevmemiş. 40 yaşında anne olmuş. Oğluna hayatı boyunca şeker yedirmemiş. Evini kurarken eşyalarını bitpazarından almış. Boğaziçi’nde felsefe hocası olan eşiyle balayını Eskişehir’in bir köyünde yapmış. Ödüllü bir fotoğrafçıymış. Siyahi olaylarının olduğu yıllarda Güney Afrika’ya kardiyoloji ihtisasına gitmiş. Bacaktan anjiyoyu Türkiye’ye o getirmiş. “Gündeme gelmek için çıkıntılık yapıyor” diye kızanlar oluyor ama o hep aykırıymış. Bir hastanenin aynı zamanda sınıf arkadaşı olan kurucusu “Bize zorluk çıkarıyorsun” diye kızmış. Bunun üzerine ceketini alıp Amerika’ya gitmiş. Annesinin ‘Seni Amerikalılara hizmet edesin diye yetiştirmedim’ sözünden etkilenerek dönmüş. Tabii yine kovulmuş. Hastane sahibi, onun yerine kardiyolog bulamayınca geri aramış. ‘Seni rüyamda gördüm. Ben ölmüşüm sen de cenazemi yıkıyorsun’ demiş. Karatay “Dinimizde kadınlar erkeklerin cenazesini yıkamaz” deyip telefonu suratına kapatmış. Karatay annesinden kalma 60 yıllık koltukları kullanıyormuş. Oğlunun televizyonu yokmuş. İzlemeye vaktimiz yok diye evlerine sokmamışlar.
SİZ BÖYLE YAPARSANIZ!..
Disiplinsizlik suçu işleyen bazı teğmenlerin ordudan atılabileceği belirtiliyor. CHP lideri kalkıp “İktidar olunca törenle hepsini geri alırız. Onları ihraç edenleri de emekliye yollarız” diyor.
Terör örgütü üyeliği suçundan bazı belediye başkanları görevden alınıp kayyım atanıyor. CHP’liler belediye önüne koşup “Bu kararı tanımıyoruz” açıklamasını yapıyor.
Sokak köpekleri vahşet yaşatıyor. Meclis’te kanun çıkıyor. CHP lideri 411 belediye başkanına “Bu kanuna uymayın” talimatını veriyor.
Yasama organının üyeleri olarak siz kanunlara uymazsanız vatandaştan uymayı beklemeyin!
BENCİL METROPOL DİLİ
Dereler kurudu, göller çekildi, barajlar susuz kaldı. Bu sene fındık olgunlaşmadan döküldü. Ayçiçeği boy veremedi. Mısır, çay ve pancarda verim düştü. Karpuz tarlada yandı. Üzüm, kiraz, şeftali, kayısıda hasat iki hafta erken yapıldı. Geleceğimiz için suya ihtiyaç var. Hele de kar yağışlarına… Eskiler “Kar yılı kâr yılı” derler. Kar, berekettir, rahmettir. Ancak haber bültenlerinde ‘kâbus’ gibi gösteriliyor. Yolları açık tutamayanların beceriksizliğinin faturası ‘kar’a çıkarılıyor. Yağışlar “esaret, uyarı, çile, sarı alarm” gibi ifadelerle yan yana kullanılıyor. Haberler, metropol insanının diliyle ve endişesiyle yansıtılıyor. “Olumsuz hava şartları” deniliyor mesela. Karın ve yağmurun yağması, rüzgârın sert esmesi niye ‘olumsuz’ olsun ki? Aksine olumsuzluk yağmaması, esmemesi, donmamasıdır…” turkiyegazetesi.com.tr