Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Adeta bir kuyumcu hassasiyet ile çalışıyor, tek bir masumun burnunun kanamaması için gayret gösteriyoruz. Hele hele operasyonumuzun Kürtleri hedef alması gibi bir durum asla söz konusu değildir. Tam tersine bu operasyonda en büyük desteği Suriye Kürtlerinden alıyoruz. Gerek önde gelen Kürt sivil toplum temsilcilerinin yaptığı açıklamalar, gerek askerlerimizi gördükleri hüsnü kabul bu durumu ispatıdır. Biz Kürtlere değil PKK, PYD, YPG bunlara karşı operasyon yapıyoruz. Biz Suriye’nin kuzeyinde bir terör devletinin kurulmasına müsaade etmiyoruz, etmeyeceğiz.”
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Dolmabahçe Çalışma Ofisi’nde medya yöneticileri ile bir araya gelerek Barış Pınarı Harekatı’nda gelinen son durum hakkında bilgi verdi.
Operasyonun başarı ile devam ettiğini vurgulayan Erdoğan, “Şu anda Resulayn Şehir Merkezi ve 4 köy kontrol altında alınmıştır. Telabyad tarafından 17 köy kontrol altına alınmış, şehir merkez iki taraftan kuşatılmıştır. Suriye Mili Ordusu, Münbiç bölgesinde teröristlerle göğüs göğüse operasyon sürdürmektedir. Biz sadece belirli bir bölgeyi kontrol altında almayı değil, bunu askerlerimizi ve Suriye Milli Ordusu saflarında savaş kardeşlerimize en az riske atarak yapmak istiyoruz. Teröristlerin karşımızda dayanamayacağını zaten biliyoruz. Önemli olan en az kayıpla süreci tamamlamak” diye konuştu.
“TERÖRİSTLER SALDIRILARI PARK GİBİ, HASTANE GİBİ, İBADETHANE GİBİ SİVİLLERİN BULUNDUĞU YERLERDEN YAPIYORLAR”
Terör örgütünün sivilleri hedef almaya devam ettiğini belirten Erdoğan, “Sahada askerlerimizin ve Suriye Milli Ordusu karışsında duramayan hainler, sınırlarıma yakın yerlerden attıkları havan topları ve roketlerle sivilleri hedef alıyorlar. Şu ana kadar Şanlıurfa, Mardin Şırnak ve Gaziantep illerinde yerleşim yerlerine yönelik 652 havan ve roket saldırısı olmuştur. Teröristler saldırmak için daha çok Türkiye’nin henüz operasyon başlatmadığı yerleri seçiyorlar. Teröristler saldırıları park gibi, hastane gibi, ibadethane gibi sivillerin bulunduğu yerlerden yapıyorlar. Amaçları Türkiye’nin karşılık vermesi halinde sivil kayıplar ortaya çıkmasını sağlamaktır. Daha ileri gidiyorum kilise içinden atış yaptıkları da vaki. Bunları İHA’larla tespit ediyoruz ama biz kiliseye karşı bir harekatta bulunsak bu kez ‘gittiler kiliseyi vurdular’ diyecekler. Bu fırsatı onlara vermek istemiyoruz. Masumların kanı üzerinden kendilerine propaganda malzemesi üretmeye çalışıyorlar. Gerekirse yüz sivilin arkasındaki tek bir teröristi tespit edip tereyağından kıl çeker gibi onu etkisiz hale getirecek tecrübeye sahibiz. Şehirlerimize yapılan saldırılarda önemli bir bölümü çocuk olmak üzere 18 vatandaşımız şehit oldu, 147 vatandaşımız yaralandı. Bu 18 vatandaşımız içinde 9 aylık Suriyeli Muhammedimiz de var. Açtım babası ile telefonla görüştüm. 9 aylık evladın kaybetmiş o babada o cesaret, sabır, tahammül hakikaten her türlü takdirin üzerinde. Harekat alanında iki askerimiz ile 16 Suriye Milli Ordusu mensubu şehit oldu. 27 askerimiz ile 57 Suriye Milli Ordusu mensubu yaralandı. Buna karşılık ölü yaralı teslim alma olarak etkisiz hale getirilen terörist sayısı 490 oldu. Bunların 440 öldürülmüş olanlar. Bunların içinde 26 yaralı var. 24 tane teslim alınan var” şeklinde konuştu.
Şu ana kadar 109 kilometre kare alanın kontrol altına alındığını kaydeden Erdoğan, sosyal medyada Barış Pınarı Harekatı konusunda Türkiye aleyhine faaliyet yürüten 129 kişinin gözaltına alındığını, 589 kişiye de idari işlem yapıldığının altını çizdi.
“BİZ KÜRTLERE KARŞI DEĞİL PKK, PYD, YPG ‘YE KARŞI OPERASYON YAPIYORUZ”
Barış Pınarı Harekatı’na yönelik eleştirileri de yanıtlayan Erdoğan, “Türkiye, DEAŞ üzerinden ülkemizi itham etmeye kalkan ülkeler ve çevreler başta olmak üzere bu alçak örgüte karşı gerçek anlamda mücadele vermiş tek devlettir. Hala Suriye’de bulunan DEAŞ’lılar konusunda her türlü sorumluluğu üstlenmeye hazır olduğumuzu altını çizerek ifade ediyorum. Buna rağmen ülkemizde hala DEAŞ konusunda itham etmeye devam edenler asla iyi niyetle hareket etmiyor. Harekatı’mızın Suriye halkını ve özellikle de oradaki Kürtleri değil teröristleri hedef aldığı ortadadır. Kendi güvenlik güçlerimizin ve vatandaşlarımızın hayatlarını riske atma pahasına sivillerin zarar görmemesi için sergilediğimiz hassasiyetimiz bunun en büyük ispatıdır. Türkiye’nin asker gücü, şayet insani duyarlılığımız olmasa terör örgütünü tüm operasyon sahasından birkaç gün içinde yerle yeksan etmeye yeterlidir. Adeta bir kuyumcu hassasiyet ile çalışıyor, tek bir masumun burnunun kanamaması için gayret gösteriyoruz. Hele hele operasyonumuzun Kürtleri hedef alması gibi bir durum asla söz konusu değildir. Tam tersine bu operasyonda en büyük desteği Suriye Kürtlerinden alıyoruz. Gerek önde gelen Kürt sivil toplum temsilcilerinin yaptığı açıklamalar, gerek askerlerimizi gördükleri hüsnü kabul bu durumu ispatıdır. Biz Kürtlere değil PKK, PYD, YPG bunlara karşı operasyon yapıyoruz. Biz Suriye’nin kuzeyinde bir terör devletinin kurulmasına müsaade etmiyoruz, etmeyeceğiz. Bunun altındaki gizliliği de sizler de çok iyi biliyorsunuz. Bu terör devletinden ne kastettiğimizi. Suriye’deki varlığımız tamamen kendi sınırlarımızı güvenliği ve ülkemizdeki Suriyelilerin güvenle evlerine dönmekle sağlamakla sınırlı olduğunu belirtmek istiyorum. Suriye’nin toprak bütünlüğü ve siyasi birliği sağlandığında bundan en çok memnun olacak ülke Türkiye olur. Hemen yanı başımızda böylesine büyük insani dramların yaşanmasının en büyük faturasını biz ödüyoruz. Bizim kimsenin topraklarında gözümüz yok. Ama topraklarımıza göz dikenlere de acıma lüksümüz yok” ifadelerini kullandı.
“MEŞRU OPERASYONUMUZU İŞGAL OLARAK TANIMLAYACAK KADAR ŞUURUNU KAYBETMİŞ ÜLKELER ÇIKTI”
Barış Pınarı Harekatı’nın ardından uluslararası camiadan yükselen eleştiri seslerine de sert yanıt veren Erdoğan, şunları söyledi:
“Barış Pınarı Harekatı’mız başladıktan sonra ülkemiz içinde ve uluslararası alanda kimlerin nerede durduğunu görme imkanı elde ettik. Türkiye’nin bu meşru operasyonunu işgal olarak tanımlayacak kadar şuurunu kaybetmiş ülkeler çıktı. Aylardır söylüyor olmamıza rağmen operasyonumuzun ardından ülkemizi ekonomik yaptırımlar ve silah ambargoları gibi konularla tehdit edenlere rastlıyoruz. Türkiye’yi bu tür tehditlerle yolundan döndürebileceklerini sananlar yanıldılar. Bu konunu ülkemiz ve milletimiz için taşıdığı önemin hala anlaşılamadığını görüyoruz. Dün Alman Dışişleri Bakanı bir konuşma yapıyor. ‘Türkiye’ye silah satışını durduracağız’ diyor. Bir başka ülke aynı şeklide. Az önce ben Merkel’e de söyledim. ‘Hükümetinizde Dışişleri Bakanı bu ifadeyi kullanıyor. Biz sizinle NATO’da müttefik miyiz. Yoksa terör örgütünü NATO’ya aldınız da bizim mi haberimiz yok’ dedim. Böyle bir garip yaklaşım olabilir mi. Siz bizden yana mısınız yoksa terör örgütünden yana mısınız. Bir taraftan oturuyoruz kalkıyoruz dünyanın değişik yerlerinde terörle mücadele nasıl yapılır tartışmasını yapıyoruz, öbür taraftan bu terör örgütünün yanında yer alıyorlar. Amerika 30 bin tır silah mühimmat terör örgütüne gönderiyor ve şu anda bu silahlarla terör örgütü bize karşı savaşıyor. Adana mutabakatını nereye koyacağız. Suriye’de niye varız. Rejim teröriste karşı ayakta duramıyor. Duramadığı için biz de Adana mutabakatıyla Suriye’ye girdik. Bu tacizlerden, bu teröristlerin saldırılarında gına geldi. Bunu yapmak durumunda kaldık. Bu mesele Türkiye için bir beka meselesidir. Ülkemiz 35 yıldır terör tehdidi altındadır. Binlerce güvenlik görevlimizi, vatandaşımızı terör saldırılarında kaybettik. Terörün ülkemize maliyeti artık yüzlerce milyar dolarla ifade ediliyor. Türkiye 35 yıldır terörden ve bağlantılı sorunlardan gördüğü zararı milli gelirine eklemiş olsaydı herhalde bugün bulunduğumuz yerin iki üç kat önünde yer alırdı. Örgüt mensupları bu niyetlerini alenen söylüyorlar. Daha operasyon başlar başlamaz ülkemiz topraklarına başlattığı, örgütün gerçek yüzünü göstermiştir. Türkiye’nin meşru sebeplerini dilemek dahi istemeyenlerin, terör örgütünün söyledikleri peşinen doğru kabul etmesinin takdirini milletimize bırakıyorum. Biz bir yandan doğruları yapmaya, bir yandan doğruları anlatmaya devam edeceğiz. Kararlılığımız karşısında bunların hiç birinin önemi yoktur.”
“ONLARIN PATRİOT’U VARSA BİZİM DE SİPER’İMİZ OLACAK”
Erdoğan Türkiye’nin hava savunma ihtiyaçlarını yerli ve milli imkanlarla karşılamak üzere geliştirdiği projelerde önemi bir aşamayı da geride bıraktığını açıklayarak, “Hisar projesini savunma sanayi bakanlığı yönetiminde Aselsan ve Roketsan tarafından tamamen milli ve yerli olarak geliştirdik. Dün nihai testleri yapılan Hisar alçak irtifa hava savunma sistemi, hedefi yüzde yüz başarı ile imha etmiştir. Bu önemli başarıdır. Hisar’ı bizim mühendislerimiz, kaynaklarımız, çalışanlarımız, kısacası milletimiz yaptı. Hisar projesi askeri üs, liman, tesis ve birliklerin hava tehditlerinden korunmasını amaçlıyor. Sabit ve döner kanatlı uçaklara, seyir füzelerine, havadan karaya atılan füzelere ve insansız hava araçlarına karşı etkili bir savunma sistemi. Dün yapılan testin ardından Hisar’ın seri üretimine başlıyoruz. TSK bu alçak irtifa hava savunma füze sistemini inşallah önümüzdeki yıldan itibaren kullanmaya başlayacaktır. Bu başarı uzun menzilli hava savunma füze sistemimiz Siper bakımından da büyük bir müjdedir. Sıra artık Patriot, S-400 benzeri sistemlere geldi. Onların Patriot’u varsa bizim de Siper’imiz olacak. Kendi göbeğimizi kesiyoruz, kesmeye devam edeceğiz” dedi.
“SİZ NE ZAMAN BİR DEVLETİN TERÖR ÖRGÜTÜ İLE MASAYA OTURDUĞUN GÖRDÜNÜZ”
Erdoğan isim vermeden “arabuluculuk” açıklaması yapan ABD Başkanı Trump’a da yanıt vererek, “Bazı ülkeler kendi kendilerine gelin güvey oluyorlar. Bizimle terör örgütü arasında arabuluculuk yapmaya talip olanlar var. Bunlar nasıl başbakandır, nasıl devlet başkanıdır anlamak mümkün değil. Siz ne zamandan beri bir devletin terör örgütü ile masaya oturduğunu gördünüz. Önce bunu bunların anlaması lazım. Bunlara bir de kavram açıklamaları yapıyoruz. Diyoruz ki Türkiye karşısında bir terör örgütü var. Siz bir terör örgütü ile Türkiye’yi mi aynı masaya davet ediyorsunuz. Ondan sonra ‘nayn nayn ‘diyorlar. Biz attığımız adımları gayet iyi biliyoruz. Biz bu işe bir haftada hazırlanmadık. Aylardır bunun çalışmasını yapıyoruz. TSK bir taraftan, istihbaratımız bir taraftan enine boyuna çalışmalarımızı yaptık. Bildiğiniz gibi Türkiye’de bunların inlerine girdik. Ama uzantı güneye kadar. Suriye’de rejim bunların hakkından gelmiş olsaydı işimiz kolaydı. Suriye’de rejimin böyle bir durumu yok. Aynı şey Irak için de söz konusu. Irak’ta da durum berbat. Biz Irak’ta da birçok şeyleri konuşurken bizin yanımızda farklı konuşuyorlar. Arkamızdan farklı açıklamalarda bulunuyorlar. Şurada birkaç gün içinde yaptığı açıklamalar bakıyoruz. İsim vermek istemezdim ama canım yanıyor. Onlar dara düştükleri zaman biz ‘farklı değerlerimiz var’ diye yanlarında yer alıyoruz. Onların karşısına asla dikilmiyoruz. Ama bunlara gelince bunlar bakıyorsunuz kalkıyorlar teröristlerin yanında yer alıyorlar. Neymiş Kürtmüş. Kardeşim beni Kürt’ü şusu busu ilgilendirmez, bunlar önce insan değil, terörist. Bizim teröriste bakışımızla insana bakışımız farklıdır. Biz ırkçı değiliz. Bunlar aynı zamanda tam manasıyla ırkçı. Diğer yanı ne olursa olsun diyor. Teröristmiş şuymuş buymuş önemli değil diyor. Bunlar kimleri öldürdü. Kimler bizim ülkemize kaçıp geldi. Şu anda ülkemizde 4 milyon mültecinin 400 bini Kürt. 3.6 milyonu Arap. Bunların hepsine biz bakıyoruz. Ayrım yok. Tüm bunların hepsini başta Amerika olmak üzere Avrupalıların hepsine anlattık. Maalesef tablo böyle. Bu durum içinde biz dini azınlıkları asal bir kenara koymadık. Onlara gereken bütün hassasiyeti gösterdik. Tüm bunların yanında bakın açıklamalar geliyor. Ermeni Patrikliği açıklamasını yaptı, Kadim Süryani Kilisesi açıklamalarını yaptı. PYD YPG zulmüne karşı harekata desteklerini ifade ettiler. Çünkü bunlar Suriye’de çok çektiler. Bunlara çok zulmettiler. Suriye’yi oradan kaçarak terk edenler oldu. Avrupa’ya gidenler de oldu. Bunu Sayın Trump’a söylediğimde ‘bunları bilmiyorduk’ dedi. Bu tablo içinde bugüne geldik. Bizim kalkıp da teröristlerle masaya oturmak gibi bir Allah göstermesin kendimizi inkar edecek halimiz söz konusu değildir. Bu bizim bugüne kadar aldığımız siyasi terbiye ile bağdaşmaz. Bu bizim ne karakterimize, ne cibilliyetimize ne de tarihi duruşumuza uymaz. Bizim teröristlerle karşı duruşumuz, onlar 30 kilometre derinlik ve en batıdan en doğuya tüm o havzayı terk edene kadar devam edecek. Bunu dün İngiltere başbakanına da söyledim, bugün Merkel’e de söyledim” açıklamalarında bulundu.