Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, “Türkiye bugün sadece bölgemizde değil, tüm dünyada bir küresel adalet ve hakikat mücadelesi veriyor. Biz, bu iki mücadelenin birlikte verilmesi gerektiğini ve ancak bu takdirde başarı elde edebileceğimizi düşünüyoruz. Zira adalet ve hakikat iç içe geçmiş iki temel değerdir ve adalet, hakikat için birlikte mücadele etmek de şerefli bir tavırdır” dedi.
İletişim Başkanı Fahrettin Altun, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığınca Rami Kütüphanesi’nde düzenlenen “Türkiye Yayıncılık Zirvesi, 21. Yüzyıl Yayıncılığında Fırsatlar ve Meydan Okumalar” programının açılışına katıldı. Programda konuşan İletişim Başkanı Altun, dijitalleşen yayıncılıktan okuma kültürüne, kamu yayıncılığından çocuk edebiyatına, yapay zekanın yayıncılık kültürüne etkisinden, küresel alanda yayıncılık bağlamında karşı karşıya kaldıkları meydan okumalara ve Türkiye’nin yayıncılık ekosisteminin daha da kaliteli hâle gelebilmesi için yapılması gerekenlere ilişkin açıklamalarda bulundu.
Türkiye’nin yayıncılık ekosistemi içindeki uzmanları aktörleri ve kamu bileşenlerini bir araya getirmek ve müzakere platformu oluşturmak için zirveyi düzenlediklerini kaydeden Altun, İletişim Başkanlığı olarak yayımladıkları eserlerle bir yandan kamuda, devlette, hükûmette, her bir kitapta birer politika belgesi üretmeye çalıştıklarını, bir yandan da hem ulusal hem uluslararası kamuoyu için Türkiye’nin haklı tezlerini, haklı duruşunu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın siyasi vizyonunu paylaşmaya çalıştıklarını anlattı.
Türkiye’nin giderek güçlenmesinden ve belirleyici bir aktör olmasından rahatsız olan aktörlerin ürettikleri Türkiye aleyhindeki sistematik dezenformasyonları, kara propaganda girişimlerini bertaraf etmek adına çalıştıklarını ifade eden Altun, “Türkiye bugün sadece bölgemizde değil, tüm dünyada bir küresel adalet ve hakikat mücadelesi veriyor. Biz, bu iki mücadelenin birlikte verilmesi gerektiğini ve ancak bu takdirde başarı elde edebileceğimizi düşünüyoruz. Zira adalet ve hakikat iç içe geçmiş iki temel değerdir ve adalet, hakikat için birlikte mücadele etmek de şerefli bir tavırdır. Kurumsallaştırmaya çalıştığımız Türkiye İletişim Modeli’yle özgün pratikler ortaya koymaya gayret ediyoruz ve biz yine bu çerçevede, kitap ve dergi yayıncılığını Türkiye İletişim Modeli’nin mütemmim bir cüzü olarak telakki ediyoruz. Türkiye yayıncılık ekosisteminin geliştirilmesi için çalışıyoruz, çabalıyoruz. Son 23 yılda Türkiye yayıncılık ekosistemi içerisinde gerçekten önemli başarılara imza atıldı. Cumhurbaşkanlığı Millet Kütüphanesi başta olmak üzere, yine içinde bulunduğumuz Rami Kütüphanesi dâhil olmak üzere uluslararası standartların üzerinde güçlü, etkin, örnek kütüphaneler inşa edildi, milletimizin istifadesine sunuldu” diye konuştu.
“ISBN TAHSİS EDİLEN KİTAP SAYISI BUGÜN İTİBARIYLA 100 BİNE YAKLAŞMIŞ DURUMDA”
Geçen yıl itibarıyla Kültür ve Turizm Bakanlığına bağlı halk kütüphanelerinde üye sayısının 7 milyona, kullanıcı sayısının 39 milyona ve toplam kitap sayısının 25 milyona eriştiğini dile getiren İletişim Başkanı Altun, “2002 yılı itibarıyla ISBN tahsis edilen kitap sayısı 16 bin 500’ken, bu sayı bugün itibarıyla 100 bine yaklaşmış durumda. Ciddi bir niceliksel büyüme ve hatırı sayılır bir niteliksel gelişmeyle karşı karşıyayız. Bundan sonra bizlere, sizlere, hepimize düşen bu niceliksel büyümeyi sürdürmek ve elbette aynı zamanda onu daha güçlü niteliksel gelişmeyle taçlandırmak” şeklinde konuştu.
Altun, “Yayıncılık alanında almaya başladığımız bu mesafe, Türkiye’de yaşanan siyasal demokratikleşmeyle, normalleşmeyle, ekonomik büyümeyle doğrudan ilişkilidir, bağlantılıdır. Biz, esas itibariyle toplumsal alandaki çoğulculuğu, zenginliği, siyasal ve kültürel alana taşıyabilme mücadelesi veriyoruz. Mücadelemizin bir adı budur. Ceberut, tepeden inmeci, topluma, millete, halka yukarıdan bakan bir kültürel hegemonya gelişimine karşı bizler, toplumuyla, tarihiyle, kültürüyle barışık, özgün bir modernleşme arayışı içinden çıkan bir kültürel çoğulculuğu ve demokratik temsil düzenini savunuyoruz. Ne yazık ki ülkemiz bu sadmeye, saldırıya çokça maruz kaldı, tarihinde bu saldırılarla defaatle karşılaştı. Kültürsüzleştirilmeye, kültür köklerimizden koparılmaya çalışıldık. Bu kültürel girişim sahipleri, kültürümüzü baltalamaya yönelik çaba sarf edenler elbette bize zarar verdiler fakat başarı elde edemediler” ifadelerini kullandı.
İletişim Başkanı Altun, batı merkezli kültürel kuşatma girişimlerinin varlığını somut bir meydan okuma olarak görmezden gelemeyeceklerini dile getirerek, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Hepimiz buna muhatabız. Bu kültürel kuşatma, hegemonya girişimlerinin yayıncılık alanındaki yansımalarına da en çok sizler şahitlik ediyorsunuz. Bugünün küresel yayıncılık düzeninin en önemli sorunu bu girişimlerdir. Bu girişimler birkaç Batılı büyük şirketin oluşturduğu tekelleşme marifetiyle yayıncılık açısından olumsuz sonuçlar doğuruyor. Evet, bugün yayıncılıkta dijital medya düzeniyle daha da derinleşen bir Batılı tekelleşme ve büyük teknoloji şirketlerinin tahakkümü en önemli meydan okumalardan biridir. Yine dijitalleşmeyle gelen bir diğer meydan okuma da giderek karmaşıklaşan ve hepinizin muzdarip olduğu telif sorunları ve bunu derinleştiren yeni nesil korsan yayıncılık faaliyetleridir. Bunların yanında yine dünyada küresel alanda etkileri günden güne daha fazla hissedilen adaletsizlik düzeninin bir uzantısı olan dijital uçurum, yayıncılık dünyasının bir diğer Türkiye sınamasıdır.”
“DEZENFORMASYON YAĞMURU YAYINCILIK KÜLTÜRÜNÜN ÖNÜNDE ÖNEMLİ BİR SORUN”
Artık insanlığın temel bir sorunu olan ve bugün hiçbir toplumun bigane kalamadığı dezenformasyon yağmurunun da yayıncılık dünyasının çok önemli bir sorunu olduğuna işaret eden Altun, “Yayıncılıkta faaliyet gösteren aktörler, her şeyden önce bilgi üretim düzeninin ana aktörleridir. En temel iddiaları da hakiki, tahrif edilmemiş bilgi üretmektir. Fakat mevcut dezenformasyon yağmuru ve bunu besleyen medya düzeni, gittikçe bu uğraşı, gayreti zorlaştırmaktadır. Çünkü bilginin yerine dezenformatif içerikler geçtikçe ne yazık ki bazı aktörler bilerek, bazı aktörler bilmeden, bu dezenformatif akış süreçlerinin taşıyıcısı olabilmektedir. Bu da bir bütün olarak yayıncılık kültürünün önünde önemli bir sorundur. Yapay zekânın varlığı her ne kadar birtakım imkânlar sağlasa da bu bağlamda dezenformasyon yağmurunun etkisini arttırmakta ve ne yazık ki bu süreci olumsuz yönde hızlandırmaktadır” değerlendirmesinde bulundu.
İletişim Başkanı Altun, yeni medya düzeninin yayıncıların önüne bazı fırsatlar da sunduğunu belirterek, “E-kitap, sesli kitap, podcast gibi yenilikçi mecralar, eserlerin daha geniş kitlelere ulaşmasına imkân sağlayabiliyor. Diğer taraftan yapay zekânın olumsuz tarafına referans verdim ama bununla birlikte yapay zekâ ve büyük veri madenciliği sayesinde okur eğilimlerinin analizlerinin yapılabilmesi ve kişiselleştirilmiş yayıncılık deneyimleri üretilebilmesi mümkün. Yine bir başka avantaj da yine yeni medya düzeniyle birlikte küresel pazara, alana erişim imkânlarının artması” ifadesini kullandı.
“BİZE GİYDİRİLMİŞ DELİ GÖMLEKLERİNİ KABUL ETMEMELİYİZ”
Sorunları çözmeye çalışırken fırsatları da kullanmak gerektiğinin altını çizen Altun, “Bu çerçevede yeni nesil yayıncılık stratejilerine önem vermek kuşkusuz çok önemli. O nedenle yeni nesil yayıncılık stratejileri üzerinde özellikle duralım istiyoruz. Diğer taraftan okuma kültürünü güçlendirmek en hayati mesele. Bu doğrultuda bizler gerek Millî Eğitim Bakanlığımız gerek Kültür ve Turizm Bakanlığımız ile birlikte kamusal farkındalık kampanyası, stratejik iletişim kampanyası yürüteceğiz. Diğer taraftan geleneksel ve dijital yayıncılığı iç içe geçirebilmek adına birlikte yeni modeller üretebilmek adına neler yapabiliriz, bunları müzakere edeceğiz. Bütün bunların yanında ‘Türkiye Yayıncılık Ekosistemi’ni güçlendirme adına Türkiye’ye özgü bir yayıncılık aktivizmi üretebilir miyiz?’ bunu tartışacağız. Yeni dijital yayıncılık platformlarının geliştirilmesi dâhil olmak üzere neler yapılabileceğini ele alacağız. Bu noktada gerçekten retoriğin ötesinde birlik ve beraberliğin çok hayati bir unsur olduğunu düşünüyorum” şeklinde konuştu.