İstanbul Valiliği tarafından 2022 yılında Hariciye Nezareti ve 2020 yılında Şura-ı Devlet binalarında başlatılan aslına uygun yeniden yapım ile restorasyon çalışmalarının yüzde 50’si tamamlandı. İki tarihi binada sürdürülen çalışmaların 2025 yılında biterek yeni görünümüne kavuşması bekleniyor. Öte yandan, İstanbul Valiliği’nin kapılarında bulunan 3 tarihi kitabe de ihtişamıyla dikkat çekerken, tarihi yapılardaki çalışmalar havadan görüntülendi.
İstanbul Valiliği’ndeki Hariciye Nezareti (İl Mahalli İdareler Müdürlüğü) binasında 2022 yılının Ocak ayında aslına uygun yeniden yapım çalışmalarına başlandı. Kaba inşaatı tamamlanan tarihi binada elektrik, mekanik, altyapı ve ince imalatlara ilişkin imalatlar devam ederken, çalışmaların yüzde 50’si tamamlandı. Hariciye Nezareti binasının 2025 yılı Ağustos ayına kadar bitmesi planlanıyor. 2020 yılının Ocak ayında aslında uygun yeniden yapım ve restorasyonuna başlanılan Şura-ı Devlet binasının 1. etabı ise 2023 yılında tamamlanmıştı. 2. etap çalışmaları 2024 yılının Haziran ayında başlayan Şura-ı Devlet binasının da elektrik, mekanik, altyapı ve ince imalatlara ilişkin imalatlar sürdürülüyor. Tarihi yapıdaki çalışmaların yine yüzde 50’si tamamlanırken, 2025 yılı Mayıs ayı içinde yeni haline kavuşması öngörülüyor. Öte yandan, İstanbul Valiliği Yeserizade Mustafa İzzet Efendi’nin 3 tane kitabesine ev sahipliği yapıyor. Kitabeler 3 farkı noktada yer alırken, ihtişamıyla da dikkat çekiyor. Tarihi binalardaki gerçekleştirilen restorasyon çalışmaları ve kitabeler havadan görüntülendi.
“2025 YILI İÇERİSİNDE İNŞA SÜRECİNİN BİTMESİ BEKLENİYOR”
İstanbul Valiliği binasındaki çalışmalar hakkında konuşan Araştırmacı Oktay Türkoğlu, “Arkamızdaki valilik binası daha önceki yıllarda restorasyon geçirmişti. Gayet güzel bir şekilde günümüze ulaştı. Kompleksin içindeki diğer binalar ki içlerinde Şura-ı Devlet dairesi de var. Bu birimlerde şuanda rekonstrüksiyon dediğimiz yani geriye hiçbir şey kalmayan binalardan planlara ve resimlere bakarak yeniden inşa ediliyor. 2025 yılı içerisinde inşa sürecinin bitmesi bekleniyor. Fossati kardeşleri Süleymaniye ve Ayasofya’da yaptıkları restorasyonlarla tanıyoruz. İsviçreli mimar kardeşler. Buraya bir tane arşiv dairesi yaptırmışlar. O bina IRCICA tarafından hala kullanılıyor. Bir de arkamızdaki bina özgün bir bina. Onun haricindeki binalar özgünlüğünü yitirmişlerdi. Yakın zamanda valilik rekonstrüksiyon usulünde tekrar yapmaya başladı. Burası İstanbul Valiliği fakat zamanında Sadaret dairesiydi. Sadaret; sadrazamların bulunduğu yer. Devlet işleri ve Osmanlı’nın bürokrasisi buradan yönetiliyordu” dedi.
“KİTABEDE GEÇEN ŞU DETAY İLGİ ÇEKİCİ: ‘BİR DAHA YANMAMAK ÜZERE KARGİR OLARAK YAPTIRILDI’”
Kitabeler hakkında da bilgi veren Türkoğlu, “Bugün bulunduğumuz İstanbul Valiliği’nde Yeserizade Mustafa İzzet Efendi’nin 3 tane kitabesine ev sahipliği yapıyor. Bu kitabeler, 3 farklı noktada. Bir tanesi Gülhane Parkı’nın hemen karşısında. Dalgalı bir saçağıyla dikkat çeken kapının hemen üzerinde. O kapı şu sıralarda restorasyonda. Vilayet dairesine, Cumhuriyet’ten sonra bazı niteliksiz yapılar eklenmiş. Burası yangınlar geçirmiş ve yeniden yapılmış. O sırada da bütün orijinal niteliklerini kaybetmiş. Şu sıralar hummalı bir restorasyon faaliyeti var. Alemdağ Caddesi’ne bakan o dalgalı saçakları olan kapının üzerinde Sultan Abdülmecid’in tuğrasını taşıyan kitabede geçen şu detay ilgi çekici. ‘Bir daha yanmamak üzere kargir olarak yaptırıldığı’ söyleniyor. Demek ki daha evvel burası ahşap olarak yaptırılmış. Yanınca ortadan kalkmış. Sultan Abdülmecid, kargir yani taştan yaptırıyor. Fakat yine de yangınlardan etkilenmiş. Arkamızda da kitabeler var. Oradaki kitabelerde Yeserizade imzası yok. Bir Ankara Caddesi’ne bakan cephede vardır. Bir de Nallı Mescide bakan cephede kitabeler bulunmaktadır. Bu kitabelerde hattatın imzasını görürüz. Burada Sultan Abdülmecid’in yapıyı eskisinden daha güzel, daha sağlam, daha güçlü ve daha büyük yaptırdığına dair yazılar bulunuyor. Yeserizade Mustafa İzzet Efendi Osmanlı’nın en meşhur hat sanatçılarından biridir. 2 tanesini Ziver Paşa isimli ünlü bir şair söylemiştir. Ziver Paşa, bu kitabelerin birisinde şöyle tarih düşürmüş. Sultan Abdülmecid’in sağlam bir bina yaptırdığını söylüyor. Hicri tarihi 1259 miladi tarihte 1843-1844 yıllarına tekabül ediyor. Kitabenin üzerinde İstanbul Valiliği yazısı, İstanbul Valiliği yazısında Türk bayrağı, onun üstünde de bir madalyon içerisinde yeşil zemine altın varaklı harflerle bir kitabe daha var. Bu daha sonraki yıllarda yapılmış bir kitabedir. İçinde de Türkiye Cumhuriyeti yazıyor. 20. asırda İsmail Hakkı Altunbezer isimli ünlü bir hattatımız vardır. Onun hattıyla buraya konulmuştur” ifadelerini kullandı.
İSTANBUL VALİLİK BİNASI TARİHİ
Osmanlı Cihan Devleti sadrazamları, Topkapı Sarayı’na yakın olması bakımından İstanbul’un bugünkü Fatih ilçesindeki Cağaloğlu semtinde yaptırılan konaklarda oturdu. 1756’da Sultan 3. Osman tarafından semte Sadrazamlık Konağı yaptırıldı. Resmi nitelikteki ilk sadrazamlık binası, 1755, 1808, 1826 ve 1839 yıllarında tamamen, 1878 ve 1911 yıllarında ise kısmen yandı. Bütün yangınların ardından yeniden inşa edilen bina da, 1808 yılında Alemdar Mustafa Paşa’nın sadrazamlık döneminde çıkan ayaklanma sırasında patlama meydana geldi. Yanarak kül olan sadrazamlık binası dönemin padişahı Sultan 2. Mahmut tarafından inşa edilirken, yeniden yaptırılan binaya “Mahmud-ı Adli” dendi. “Mahmud-ı Adli” ismi zamanla “Bab-ı Adl ya da Bab-ı Adli” isimlerine, 19’uncu yüzyılın ikinci yarısında ise “Bab-ı ali” deyimine dönüştü. Hep ahşap olarak inşa edilen bina, Sultan Abdülmecid tarafından 1844’te ilk defa kagir olarak yaptırıldı. Öte yandan, 1844’te itibaren sadrazamın yaşadığı yer olmaktan çıkarılarak tamamen bir devlet dairesi durumuna geldi. Kagir olarak inşa edilen bina yangınlar ve tamirler sonucunda değişikliklere uğrarken, günümüze kadar gelen binanın esasını oluşturuyor. 1878’deki yangında da Şura-ı Devlet Dairesi, Ahkam-ı Adliye Dairesi, Dahiliye ve Hariciye nezaretleri tamamen yandı ve yeniden inşa edildi. 1910 yılında Bab-ı aliye küçük bir yapı eklenirken, 1911 yılındaki yangında gene Şura-ı Devlet ve Dahiliye Nezareti ile Mektubcu, Teşrifatçı, Beylikçi, Sadaret Kalemi daireleri ve Vakanüvis daireleri tamamen yandı. Yangından sonra tek bir bina olan Babıali’nin orta bölümünü tekrar eski haline getirilmeyerek ortadan kaldırıldı. Babıali ilk defa olarak iki binaya ayrılmış oldu.