Beşiktaş’ın efsane kalecilerinden Zafer Öğer, TamSah’nın misafiri oldu. 1980 ve 1990’lı yıllarda iki farklı dönemde uzun yıllar Beşiktaş kalesini korurken, üç farklı jenerasyonla oynama fırsatı buldu. Siyah-beyazlı takımda lig şampiyonluğu, Türkiye Kupası, Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık, TSYD Kupası kupalarını kazandı. Yılın kalecisi seçildi. 3 kez A Millî Takım’ın kalesini korudu. En büyük başarısını “1986’da Trabzon’da Beşiktaş’ın lig şampiyonluğuna imza attım. Beşiktaş’ta 34 sene içinde şampiyonluğa damga vuran tek kaleci benim” diye anlatıyor ve kariyer hikâyesini TamSaha ile paylaşıyor.
Röportaj: TamSaha / Rasim Artagan
Hocam 27 Mayıs 1960, İstanbul doğumlusunuz. Öncelikle İstanbul’da nasıl bir çocukluk geçirdiğinizi, ailenizi, okul zamanlarınızı biraz anlatabilir misiniz?
Evet, dediğiniz gibi 27 Mayıs 1960 İstanbul, Fatih doğumluyum. Çocukluğum Fatih’te geçti ancak daha sonra Kadıköy Moda’ya geçtim. Babam öğretmendi. Sonrasında lisede müdürlük görevini ifa etti.
Futbol topuyla tanışmanız nasıl oldu ve kalecilik yapmaya nasıl karar verdiniz? Ayrıca sizdeki yeteneği ilk kim keşfetti ve sizi bir takımın kapısından içeri soktu?
Okul yıllarımda mahalle takımında kalecilik yapıyordum. Mahalle takımımızın adı 11 Yıldız’dı. Sonra lise takımına seçildim. Vefa Lisesi’nde okudum. Lise takımında oynarken Vefaspor’un antrenörü “Tahta bacak İsmet” lakaplı İsmet Yamanoğlu beni görüp beğendi ve Vefaspor takımına çağırdı. O zamanlar 16 yaşında ilk lisansımı aldım. 4 sene Vefaspor’da kaldım.
BENİ DATCU KEŞFETTİ
O dönemde altyapı eğitiminizi nasıl aldınız?
Vefaspor’da genç takımdaydım; sonra amatör ve devamında A takımının kalecisi oldum. Genç takımdayken şansıma A takım kaleci antrenörü İlie Datcu beni görüp beğenmiş. İlk temel eğitimimi almamda bana en büyük faydayı sağlayan kişidir. 4 sene içinde Toros Özşahin, Fikri Beşiroğlu, Selahattin Hocam ve A Takım Teknik Direktörü Metin Türel bana çok destek oldu. Metin Türel, Beşiktaş’a teknik direktör seçildikten sonra beni yanına alarak Beşiktaş’ta kaleci olmamı sağladı. Bu konuda Sabri Dino’nun da çok emeği olmuştur. O zaman çocukluk yıllarımda Alman Millî Takım kalecisi Sepp Maier ve Sabri Dino’yu çok beğeniyordum. Bundan dolayı mahalle takımında bana lakap olarak Maier derlerdi. Bu mesleği seçmemde bana büyük örnek teşkil ettiler. Vefaspor’da genç ve amatör takımlarda şampiyonluklar yaşadım. Bir günde iki maç oynadığım oldu. Amatör takımda oynarken bir anda A takım kalecisi sakatlandığı için gelip beni aldılar. Sonra A takımda oynadım.
Vefaspor’dan Beşiktaş’a transfer oldunuz?
Vefaspor’dayken A takımda gösterdiğim başarılardan dolayı Metin Türel beni Beşiktaş’a gönderdi. O zamanlar amatör takımlar finali olurdu Vefa Stadı’nda… Yaklaşık 5000 seyirci olurdu. O finallerde oynama şansına sahip oldum. Başarılı geçen 4 seneden sonra Beşiktaş’a transfer oldum.
ÜÇ NESİLLE OYNADIM
Beşiktaş’tayken Altay ve Petrolofisi takımlarında dönem dönem kiralık oynadınız ve sonrasında Denizlispor’a transfer oldunuz. Beşiktaş dönemleriniz nasıl geçmişti?
1980 yılında Beşiktaş’a geldim. Kaleci olarak Rasim Kara ve Mustafa Özbey vardı. Üçüncü kaleci olarak göreve başladım. İlk iki sene hiç Beşiktaş formasını giymek nasip olmadı. Ama hiçbir zaman çalışmamazlık yapmadım. İdmanlardan sonra Şeref Stadı’nda beni hep malzemeci Ahmet çalıştırırdı. Dorde Miliç, Beşiktaş’a antrenör olduktan sonra şansım döndü ve ilk formayı bana o verdi. İlk maçım Mersin İdman Yurdu maçı olmuştu ve 3-0 kazanmıştık. Ondan sonra kupa maçında oynattı beni. Devamında içerideki maçta oynattı ve iyi oynadım. Fakat deplasman maçında beni oynatmadı ve hırsımdan koridorda ağladım.
Ama sezon sonunda son maçlarda bana hep görev verdi. Sonraki sezon birinci kaleci oldum. Hayatımda geçen şöyle bir enteresan olay vardı; ben oynamaya başladığım zaman Rasim abi takım kaptanımızdı. Adem İbrahimoğlu, Millî Takım kalecisiydi ve ben de Beşiktaş’ın kalecisiydim. Beşiktaş’taki yükselişim Trabzonspor maçında 1986 yılında şampiyonluğa damga vurmamla zirve yaptı. Bugüne kadar Beşiktaş’ta 34 sene içinde şampiyonluğa damga vuran tek kaleci benim. Sonra yabancı kaleci furyasında yedeğe düştüm. Miloş Jurkoviç ve Rade Zalad vardı o dönemde. Sonra ben oynamak istediğim için Beşiktaş’tan ayrıldım.
1988’de Altay’a transfer oldum. Altay’da 5 sene takım kaptanlığı yaptım. Bu yıllarda üst düzey kalecilik yaptım. 5 sene sonra İstanbulspor’dan teklif geldi. Devamında İstanbulspor ile anlaşma sağladık. O ara Beşiktaş kaleci arıyordu. Süleyman Seba “Tekrar Beşiktaş’a geri dönsün” deyince boş mukaveleye imza attım. Süleyman Seba döneminde Beşiktaş’a geri dönen ender sporculardan biriyim. Beşiktaş’ta kaldığım 10 sene boyunca üç nesil futbolcuyla top oynadım. Kemal Batmaz, Rasim Kara, Mustafa Özbey, Adem İbrahimoğlu, Ali Kemal Denizci, Serdar Bali, Mehmet Ekşi, Ömer Gülen, Samet Aybaba, Necdet Ergün, Süleyman Oktay, Büyük Haluk, Ziya Doğan, Rıza Çalımbay, Fikret Demirer, Kadir Akbulut, Ulvi Güveneroğlu, sonra Hüsamettin Gökçen, Ali Gültiken, Feyyaz Uçar, Gökhan Keskin, Sinan Engin, sonra üçüncü nesil olarak Mehmet Özdilek, Oktay Derelioğlu, Sergen Yalçın, Ali Günçar, Alpay Özalan, Mutlu Topçu gibi futbolcularla oynadım.
Beşiktaş’ta her kupayı yaşamak nasip oldu. Lig şampiyonluğu, Türkiye Kupası, Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık, Türkiye Spor Yazarları Derneği Kupası gibi yaşanması gereken her kupayı yaşadım. Yılın kalecisi seçildim. Sonra Petrol Ofisi ve Denizlispor’a gittim. Gittiğim zaman Denizlispor’a kümede kalması için büyük faydam olmuştur. Bu arada 3 kez A Millî Takıma seçildim. Sonra kaleciliği bıraktım. Kalecilikte çok güzel anılarım oldu. Değerli kupalar kazandım. En büyük anım 1986’da Trabzon’da Beşiktaş’ın lig şampiyonluğuna imza atmam oldu. Beşiktaş’ın bütün çalıştığı antrenman sahalarında çalışma şerefine nail oldum. Şeref Stadı, Fulya Stadı ve Ümraniye’de bulunan Nevzat Demir Tesisleri’nde çalıştım.
Futbolculuk kariyerinize nokta koyduktan hemen sonra Beşiktaş’ta kaleci antrenörlüğü görevi yürüttüğünüzü görüyoruz. Antrenör olma fikri nasıl oluştu? Bu kararı nasıl aldınız?
1999’da Beşiktaş altyapısından teklif geldi ve orada kaleci antrenörlüğüne başladım. Bir sene sonra Rıza Çalımbay’la, Göztepe’de ilk profesyonel antrenörlük hayatıma adım attım. Göztepe ve Denizli’de de kendisi ile çalıştım. Denizlispor’da UEFA’da üst düzey başarılar yakaladık. 2004 yılında Mehmet Özdilek ile Malatyaspor’da göreve başladım. 2008’de Mustafa Denizli zamanında Beşiktaş’tan teklif geldi. Mehmet Özdilek’ten izin alarak Beşiktaş’a gittim. 4 sene Beşiktaş’ta kaldım. 2013’te Mustafa Denizli ile Çaykur Rizespor’a gittim. 2016’da İstanbul Altınordu amatör takımında teknik sorumlu oldum. Sonra 2017’de tekrar Mehmet Özdilek’in ekibinde yer alarak Konyaspor’a gittim. Sonra Erzurumspor, Denizlispor ve tekrar Erzurumspor’da görev yaptım.
ÇALIŞTIĞIM KALECİLER MİLLÎ OLDU
Kaleci antrenörlüğünde farklı çalışma metotları var mıdır? Varsa siz kendinizi hangi ekolde değerlendiriyorsunuz?
Benim kendime ait farklı çalışma metotlarım vardır. Bu çalışmalar kalecide her zaman başarıyı getirir. Çalıştığım kalecilerin dörtte üçü millî takımlara gitmiştir. Beşiktaş’ta çalışırken Rüştü ile şampiyonluğu, Hakan Arıkan ile Türkiye Kupası Şampiyonluğu’nu kazandık. Şu anda Erzurumspor’da İbrahim Sehiç’le çalışıyorum. O da Bosna-Hersek’te millî takım kaleciliği yapıyor.
Bugünün kalecisinden beklenenler değişti. Artık sadece kalesini koruyan değil aynı zamanda oyunu okuyan ve kuran, dolayısıyla ayaklarını da çok iyi kullanan kaleciler öne çıkıyor. Fakat zaman zaman kalecilerin asıl vazifesi olan topu tutma konusunda eksik kaldığı eleştirileri de yapılıyor. Bu konudaki düşünceniz nedir?
Günümüz futbolunda kalecilerin libero gibi önde çıkması isteniyor. Zamanında kendi ayak tekniğim iyi olduğu için, bunu çalıştığım kalecilere hep öğretiyorum. Günümüz futbolunda geçerli bir sistem ve artık kaleciler de oyuna katılmak zorunda.
Geçmişte iki yabancı transferi hakkı varken takımlar genellikle bir yabancı hakkını kaleci için kullanırdı. Bugün ise takımlarımızın yarısının kalesini yerli isimler koruyor. Bu gelişmeyi neye borçlu olduğumuzu düşünüyorsunuz?
Geçmişte yabancı kaleci furyası vardı. Ben de yabancı kaleci kurbanı oldum ama istikrarımla bu tezi çürüttüm. Türkiye’de yerli kalecilerin olması gerektiğini düşünüyorum. Fakat ülkesinin millî takımında oynayan, istikrarlı ve çalışkan yabancı kalecilere “Hayır” demem.
Kaleci antrenörünün teknik kadro içindeki konumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Biz bir ekibiz… Ekipte herkesin fikirleri ve desteği çok önemlidir. Bunun için özel bir konum olarak görmektense takım halinde herkesin üstüne düşeni hakkıyla yapması başarıyı getirir.
HEDEF MİLLÎ TAKIM VE BEŞİKTAŞ
Bu sezon sonu sözleşmeniz sona eriyor. Gelecek sezonlar için planlarınız var mı?
Süper Lig’e çıkarsak Erzurumspor’da yolumuza devam edeceğiz. Ama hedefimiz Mehmet Hocamla birlikte A Millî Takım ve Beşiktaş’ı çalıştırmaktır.
Siz kaleci antrenörü görmeden kalecilik yapan bir nesilsiniz… Yeni nesil kalecilerin bu konuda şanslı olduğunu söyleyebilir misiniz? Sizin çalışma metotlarınızla bugünkü kalecilerin çalışma metotları arasında ne gibi farklar var?
Şimdiki kaleciler, özel antrenörleri olduğu için çok şanslı. Çünkü bizim dönemimizde kaleci antrenörü yoktu. Altay’da oynarken beni Ümit Kayıhan çalıştırırdı. Profesyonel olarak ilk kaleci antrenörüm Beşiktaş’a ikinci dönüşümde Necmi Mutlu oldu.
Size şimdi üç soru soracağım. Lütfen sırasıyla cevaplayın. 1- Futbolculuk kariyerinizde en beğendiğiniz kaleciler kimlerdi? 2- Antrenör kariyerinizde en beğendiğiniz kaleciler kimler? 3- Futbolun içinde olduğunuz süre içinde hangi kaleci ya da kaleciler sizde iz bıraktı?
Birinci sorunun cevabı Yaşar Duran, Hayrettin Demirbaş ve Arif Peçenek. İkinci soruya Rüştü Reçber, Hakan Arıkan, Cenk Gönen, Volkan Demirel, Tolgahan Acar, İbrahim Sehiç ve Korcan Çelikay cevabını verebilirim. Bende iz bırakan kaleciler ise daha önce de belirttiği gibi Sabri Dino ve Sepp Meier’dir.
Birlikte oynadığınız oyunculardan bir en iyi 11 yapar mısınız?
Kaleye kendimi koyuyorum (gülüyor). Defansta Rıza Çalımbay, Samet Aybaba, Ulvi Güveneroğlu, Kadir Akbulut. Orta sahada Mehmet Özdilek, Gökhan Keskin ve Sergen Yalçın. Forvette de Metin Tekin, Ali Gültiken ve Feyyaz Uçar.
Antrenör Zafer Öğer, kaleci Zafer Öğer’e neler söylerdi? Ne gibi öğütler verirdi?
Türkiye’de kazanmadığı kupa kalmamış, ne diyeyim (gülüyor)…
DÖRT DEĞERLİ İNSAN
Futbol yaşantınızda sizi derinden etkileyen isimler kimler?
Spor yaşantımda benim için dört değerli insan var. Mehmet Özdilek hem futbolculuk hem de antrenörlük hayatımda benim için çok özel bir insandır. Bunun yanında Mustafa Denizli, Tayfur Havutçu ve Sedat Karabük’ün de bende çok özel yerleri vardır.
Bugün genç bir eldivenin iyi bir kaleci olması için mutlak suretle yapması gereken şeyler nelerdir?
Çok çalışacak, sabırlı olacak, kaleye geçtiği zamanda yerini kimseye kaptırmayacak. Maç kurtarma özelliklerine sahip olacak.
Kalecilik döneminizde unutamadığınız maçlar, unutamadığınız anılar var mı?
Antrenörlük hayatımda Süper Lig şampiyonluğu, Türkiye Kupası Şampiyonluğu, 1. Lig şampiyonluğu ve amatör takım şampiyonlukları gördüm. En büyük özelliğim futbolculuk yıllarımda hangi kupayı kazandıysam, antrenörlük hayatımda da aynı kupaları kazanmam. Hayatımdaki en güzel şeylerden bir tanesi de Beşiktaşlı Zafer olarak BJK müzesinde formamın asılı olması ve bugüne kadar Beşiktaş’ta oynayan kaleciler arasında ilk 10 kaleci arasında olmam benim için büyük onur. Ayrıca Altay’da 1182 dakika gol yememe rekorum var. Bunun için de çok mutluyum.
Bizim unuttuğumuz sizin eklemek istediğiniz bir şey var mı?
Mehmet Özdilek ve ekibi kaliteli insanlardan kurulu. Veysel Cihan, Yusuf Köklü ve özellikle Dünyacan Çiçekverdi’nin günümüz şartlarında kullanılan bilimsel futbol teknikleri araştırmaları doğrultusunda kendimi çok geliştiriyorum. Böyle bilgili ve tecrübeli bir ekiple çalıştığım için kendimi şanslı hissediyorum. U12’de kalecilik yapan torunum Efe Öğer’in izimden gelip, Beşiktaş A takımında görev almasını diliyorum. Futbol şansı açık olsun.