Türkiye Diyanet Vakfı tarafından bu yıl ‘Dünyayı iyilik değiştirecek’ temasıyla ikincisi düzenlediği Uluslararası İyilik Ödülleri’nin sahiplerini, isimlerini ve iyiliklerini anarak kutlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Sizler, fedakârlıklarınız, gayretleriniz, özverili çalışmalarınız ile ortak yaralarımıza merhem oluyorsunuz. Sizin ellerinizle dünyanın dört bir yanında dikilen iyilik fidanlarının, inşallah uzun yıllar meyve vermeye devam edeceğine inanıyorum” diye konuştu.
Türkiye Diyanet Vakfı tarafından bu yıl ‘Dünyayı iyilik değiştirecek’ temasıyla ikincisi düzenlenen Uluslararası İyilik Ödülleri, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın katıldığı törenle sahiplerine verildi. Ödül törenine Türkiye Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, bakanlar, AK Parti Genel Başkan Yardımcıları, milletvekilleri, İBB Başkanı Kadir Topbaş katıldı.
Haliç Kongre Merkezi’nde gerçekleşen törende Cumhurbaşkanı Erdoğan bir konuşma yaptı. 41’inci kuruluş yıl dönümünü kutlayan Türkiye Diyanet Vakfı’nı tebrik eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Dünyayı iyiliğin değiştireceğine inanan, eylemleri, projeleri ile bunu teyit eden bu güzide topluluk karşısında bulunmaktan; bu kardeşlik ve dayanışma iklimini teneffüs etmekten büyük memnuniyet duyuyorum” dedi.
Uluslararası İyilik Ödülleri’nin sahiplerini, isimlerini ve iyiliklerini anarak kutlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Sizler, fedakârlıklarınız, gayretleriniz, özverili çalışmalarınız ile ortak yaralarımıza merhem oluyorsunuz. Sizin ellerinizle dünyanın dört bir yanında dikilen iyilik fidanlarının, inşallah uzun yıllar meyve vermeye devam edeceğine inanıyorum” diye konuştu.
DİYANET VAKFI’NIN ÇALIŞMALARI
Diyanet İşleri Başkanlığı ile özdeşleşen Türkiye Diyanet Vakfı’nın, aslında milletin desteği ve sahiplenmesiyle büyüyüp bugüne ulaşan bir kurum olduğuna işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, vakfın 1000 şubesi, dünyanın 135 ülkesine yayılan çalışmalarıyla, inanç, köken ve bölge ayrımı yapmadan ihtiyaç sahiplerinin yanında olduğunu belirtti.
Vakfın, eğitim ve din hizmetlerinin yaygınlaştırılması yönünde sarf ettiği gayretlerin yanı sıra, ‘iyilik’ misyonu ile Türkiye’de ve dünyanın her yerinde yürüttüğü faaliyetleri takdirle takip ettiğini ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye Diyanet Vakfı’nın yurt içinde ve yurt dışında gerçekleştirdiği ve halen yürüttüğü hizmetlerden örnekler verdi.
“TERÖR ÖRGÜTLERİNİN PUSUDA BEKLEDİĞİ BU DÖNEMDE GENÇLERİMİZE DAHA FAZLA SAHİP ÇIKMALIYIZ”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, günümüzde çocukların, gençlerin ve kadınların, yapılan çalışmalarda özel önem verilmesi gereken kesimlerin başında geldiğini vurguladı ve şunları söyledi: “Öğrencilerimizin ahlaklı, vatanına ve milletine bağlı, insanlığa faydalı bireyler olarak yetiştirilmesi hususunda vakıflarımıza ciddi görevler düşüyor. Terör örgütlerinin pusuda beklediği bu dönemde, çocuklarımıza, gençlerimize, genç kızlarımıza daha fazla sahip çıkmalıyız. Paralel yapıların ‘hizmet’ ve ‘adanma’ kılıfları altında nesillerimizi kendi kirli emellerine alet etmesine seyirci kalamayız. Ümmeti parçalayan, ümmeti birbirine düşürenlerin bu gayretlerine seyirci kalamayız. Anneyi evladına, evladı annesine babasına düşman kılan bu anlayışa seyirci kalamayız. Yeni nesilleri maddi ve manevi olarak beslerken, bu şer odaklarına karşı da azami derecede dikkatli olmalıyız. Diyanet Vakfı’mızdan, bu anlayışla, Millî Eğitim Bakanlığı’mız ve Diyanet İşleri Başkanlığı’mızla birlikte hareket ederek, çalışmalarını daha da yaygınlaştırmasını bekliyorum. Adalet, ihsan, merhamet, istikamet gibi ilkeler doğrultusunda yürütülen bu hizmetlerin ilelebet devam etmesini temenni ediyorum.”
“BİZİM MEDENİYETİMİZDE KALEM KILICIN ÖNÜNDE GELİR”
İslam medeniyetinin, bir yönüyle, iyiliğin kurumsallaşmış hali olan vakıf medeniyeti olduğunu ve vakıf anlayışının kaynağının bu topraklarda bulunduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan sözlerine şöyle devam etti: “Kendini insanlığa ve hatta tüm mahlukata vakfetme, insanlığın ve mahlukatın yararına çalışma anlayışı üzerine kurulu bu medeniyete bütün samimiyetimizle sahip çıkmalıyız. Yolda kalmışlardan göçmen kuşlara kadar, hayata ve insana dair ne varsa, her şeyi içine alan bu muhteşem medeniyet, ecdadımızın bize bıraktığı en büyük miraslardan biridir. Tarihimize bakın, bizim ecdadımız gittiği yerlere gerektiğinde kılıcını da kullanarak girmiştir; ama oradaki kalıcılığı gönülleri fethetmesi sayesinde olmuştur. Bugün Osmanlı coğrafyasına, Selçuklu coğrafyasına baktığınızda hep bu gerçeği görürsünüz. Alparslan gibi, Kılıçarslan gibi, Selahaddin Eyyubi gibi, Osman Gazi, Fatih, Kanuni, Yavuz gibi büyük devlet adamları bu topraklarda yetişmiştir. Öte yandan Mevlana gibi, Yunus gibi, Hacı Bayram gibi, Akşemseddin gibi, Fuzuli gibi büyük gönül insanları da yine bu topraklardan ses vermişlerdir. Her zaman söylüyorum; bizim medeniyetimizde kalem kılıcın önünde gelir. Biz, kılıcın geçiciliğine; kalemin, yazının, irfanın kalıcılığına inanırız. Fatih’in Akşemseddin’e, Yavuz’un İbni Kemal’e hürmeti, bir devlet adamının hocasına saygısının ötesinde, sahip olduğumuz o medeniyet tasavvurunun da bir yansımasıdır. Bugün dahi, Balkanlardan Kuzey Afrika’ya kadar nereye giderseniz gidin karşınıza köprü olarak, cami olarak, medrese olarak, han olarak, hamam olarak, çarşı olarak mutlaka bir Osmanlı eseri çıkar. Herkesin sömürmek için, petrolünü yağmalamak için gittiği Ortadoğu’ya biz demir yollarımızla, su kanallarımızla, hanlarımızla, çarşılarımızla, en önemlisi birlikte yaşama kültürümüzle gittik bizim farkımız bu.”
“TÜM KARDEŞ TOPLUMLAR TÜRKİYE’Yİ UMUT OLARAK GÖRÜYOR”
Bugün de insanlığın ihtiyaç duyduğu barış özleminin, bizim medeniyetimizin çağrısında yankısını bulduğuna inandığını dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, dünyanın siyasi, sosyal, ekonomik, kültürel, ahlaki olarak mihengini kaybettiği ve büyük savrulmaların yaşandığı günümüzde, kendi ölçülerimizi, kendi değerlerimizi sağlam tutmamız gerektiğine vurgu yaptı.
“Biz de bu savrulmaların içine yuvarlanıp istikametimizi şaşırırsak, inanın kaybeden sadece kendimiz olmayız” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, devamında şunları ekledi: “Bugün bir büyük dönüşümün sancıları içinde kıvranan tüm kardeş toplumlar gözlerini Türkiye’ye dikmiş durumda. Umutla çıkış yolu arıyorlar. Rehber olarak da bizi görüyorlar. Biz nereye yönelirsek, onlar da aynı tarafa yöneliyorlar, yönelmek istiyorlar. Bu büyük medeniyetin günümüzdeki varisi olarak gördükleri Türkiye’nin, kendilerine de rehberlik etmesini bekliyorlar. Ne kendi evlatlarımızı, ne de bu insanları hayal kırıklığına uğratmaya hakkımız yoktur. Böyle bir vebali asla üstlenemeyiz. Eğer biz sınırlarımıza dayanan Suriyeli o mazlumlara, Irak’taki o mazlumlara kapılarımızı açtıysak, iyilik medeniyetinin mensupları olduğumuz için açtık. Kaç kişi girecek diye sormadık. Batı ne yapıyor? ‘Biz 300 kişi alırız, 500 kişi alırız’ diyor. Sonra ne yaptılar? Dikenli telleri koydular; ‘Hayır almayız, Türkiye bize burada rakam versin.’ Ne rakamı? Şu anda 3 milyon insan var burada. Bundan sonra da yine biz açık kapı politikasıyla o bombalardan kaçan insanları almaya mecburuz, mahkûmuz. Çünkü bu medeniyetin evlatları bunu yapmakla yükümlüdür. Bu müessif olaylar, dünyanın kalanı nezdinde tüm Müslümanları töhmet altında bırakmaya, tüm Müslümanları terörist gibi göstermeye çalışanlara fırsat veriyor. Bu bir proje olabilir. Bu bilinçli olarak altyapısı hazırlanmış bir süreç olabilir. Birileri yaşananları istismar etmek, kendi emelleri için kullanmak istiyor olabilir. Bize düşen, buna karşı kendi medeniyetimizin o tüm insanlığı kucaklayan, kuşatan değerleriyle mukabele etmektir.”
“DAİMA MASUMLARIN YANINDA YER ALACAĞIZ”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Müslümanı terörist, İslam dünyasını terörün, cinayetlerin, kavgaların kaynağı olarak göstermeye çalışanlara karşı kendi değerlerimizle mücadele etmemiz gerektiğinin altını çizerek, “Onlar masumları öldürebilir; biz daima masumların yanında yer alacağız. Onlar milyarlarca insanın mağduriyeti pahasına kendilerine bir refah düzeni kurabilir; ama biz adaletten asla ayrılmayacağız. Onlar çıkarları için tüm dünyayı ateşe atmayı göze alabilir; biz hakkın, merhametin, şefkatin, iyiliğin yanında yer alacağız. Çünkü bizim inancımız, bizim medeniyetimiz, bizim tarihimiz, bizim kültürümüz bize bunu emrediyor” şeklinde konuştu.
Hazreti Peygamber’in, “Müslüman, dilinden ve elinden insanların selamette olduğu kişidir” ve “Mümin, insanların canları ve malları konusunda emin oldukları kişidir” hadisini hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, devamında şunları kaydetti: “Bu emri alan hiçbir Müslüman, hiçbir mümin masumlara kötü söz söyleyemez, masumlara el kaldıramaz, masumların gırtlağını kesemez, masumlara kurşun sıkamaz, masumlara bomba atamaz. Bizim medeniyetimizin olduğu hiçbir yerde DAEŞ olamaz, Boko Haram olamaz. Bizim medeniyetimizin olduğu yerde PKK olamaz, PYD olamaz, YPG olamaz. Aynı şekilde bizim medeniyetimizin olduğu hiçbir yerde holokost da olamaz. Bugün İslam dünyası, mezhepçilik fitnesinin, siyasi bölünmüşlüğün, sosyal çalkantıların sancısı içinde kıvranıyorsa, dönüp önce kendimizi sorgulayacağız. Demek ki yeteri kadar sesimizi duyuramıyoruz. Demek ki yeteri kadar hakkın, hakikatin, adaletin mücadelesini veremiyoruz. Fertten başlayarak kurumlarımıza kadar hep birlikte bu muhasebeyi yapmalı, medeniyetimizin bize yüklediği sorumluluğa dört elle sarılmalıyız. Kaybettiğimiz her an, iyilik karşısında kötülüğün, masum karşısında zalimin fersah fersah mesafe kat edişini izlemek durumunda kalırız.”
“MEDENİYETİMİZİ YENİDEN AYAĞA KALDIRMAMIZ GEREKİYOR”
‘Tabiat boşluk kabul etmez’ sözüne atıfta bulunarak, “Bizim medeniyetimizin, değerlerimizin boş bıraktığı her yer, başkalarının hoyrat, zalim, ayrıştırıcı, gönül yıkıcı, kan dökücü elleriyle dolduruluyor” ifadelerine yer veren Cumhurbaşkanı Erdoğan, buna karşı medeniyetimizi yeniden ayağa kaldırmamız gerektiğini, bunun da medeniyetimizin tüm unsurlarıyla birlikte vakıfların, vakıf geleneğinin güçlendirilip yaygınlaştırılarak yapılacağını söyledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşmasında, vakıf geleneğinde ölçülerin sert olduğunu dikkat çekti ve Kanuni Sultan Süleyman’ın vakıf malına el uzatana ve vakıf işini ihmal edene yönelik sarf ettiği, “Malik onun isteklisi, zebaniler denetçisi ve cehennem nasibi olsun” bedduasını hatırlattı. Vakıflara bağışlanan her kuruşun ve sağlanan her imkânın, kuyumcu titizliğiyle ölçülüp biçilmesi ve kullanılması gerektiğine vurgu yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu türden hizmetleri yürütenlere yardım etmek gerektiğini belirterek, “Bu milletten temin ettiği imkânları, biraz önce ifade ettiğim ölçüleri içinde, yine bu millet için, bu ümmet için kullanan herkesin, hem şahsım olarak, hem Cumhurbaşkanı olarak sonuna kadar yanındayım. Bunun da bilinmesini istiyorum” sözlerine yer verdi.
Konuşmasının sonunda İyilik Ödülleri’ne layık görülenleri tekrar tebrik eden Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşmasını, “Rabbim, iyileri aramızdan eksik etmesin. Rabbim, iyilik için çalışan herkese güç versin, kuvvet versin, yardımcısı olsun” duasıyla tamamladı.
ÖDÜL ALANLAR
”Uluslararası İyilik Ödülleri” için ulusal ve uluslararası alanda 8 farklı dilde, yaşanmış bin 100 hikaye değerlendirildi ve 7 hikaye ödüle layık görüldü. Sudan’ın 7. Cumhurbaşkanı Abdurrahman Swar Ez-Zeheb, Güneydoğu’da yaralı arkadaşına siper olan asker İsmail Ertem, Malezyalı Cemile Mahmud, Dr. Mads Gilbert, 3 tıp öğrencisinin başlattığı “Leyla’dan Sonra” Hareketi, Şanlıurfalı Osman Gerem ile Avustralyalı akademisyen Susan Carland’a “Uluslararası İyilik Ödülü” verildi.