ALGI OPERASYONCULARI
Algılarımızla oynamaya çalışıyor yine algı operasyoncuları. Kahretsin, onlara bu kez de ekmek çıkmayacak! Halbuki ’paralel’ hayalleri vardı onların..
ALGI OPERASYONCULARI
Algılarımızla oynamaya çalışıyor yine algı operasyoncuları. Kahretsin, onlara bu kez de ekmek çıkmayacak! Halbuki ’paralel’ hayalleri vardı onların..
Özellikle bir yılı aşkın süredir çok aşina olduk, medya kanalları aracılığıyla önümüze sunulan senaryolara. Kâh videolar kâh sahte belgeler, hatta sahte karakterler bile var aralarında! Öyle ki halâ bunların gazına geliyor tek tük insan, hiçkimse kusura bakmasın ama , akıllarından zoru olmalı onların. Çünkü aklıbaşında kişi, mukayese yetisini yitirmiş olamaz, atılan zarflara gelmez. Pekala, bırakalım şimdi bizi, yanıbaşımızdaki ülkelere bakalım, oralarda neler oluyor? Savaş, soykırım, zulüm.. Yoksa hepsi mi? Unutmadan, yeni yeni örgütler türedi bir de, hiç düşündünüz mü hangi hayali bağlantıları ’varmış gibi’ göstermeye çalışıyorlar? Hem içeride hem dışarıda durmadan birbirini takip eden olaylar sürerken sizin gördükleriniz neler?
Okurken kafanızın karışmasını istemediğim için çok detaylandırmayacağım ifadelerimi, zaten herşey ortada. Temel hedef Cumhurbaşkanlığı seçimi. Evet, son derece net, hedef seçim, daha doğrusu Başbakan Recep Tayyip ERDOĞAN’ı Cumhurbaşkanı seçtirmemek. Duraklama devrinden çok kısa sürede yükseliş devrine sıçrayan bir Türkiye’deyiz ve bu yükselişin ardında sağlam bir mimar var. Halk, o sözünde duran, çalışkan ve fedakar mimara, Erdoğan’a en başında olduğundan daha fazla güveniyor. Şimdi ise o mimarı, Reis-i Cumhur olarak görmek istiyor, hem de tam iradesiyle, kendi oylarıyla..
Bir soru daha! Recep Tayyip ERDOĞAN’ı Cumhurbaşkanı olarak görmek isteyen, ona son derece kuvvetli bir güven ve sevgiyle bağlı olan sadece bizler miyiz? Hayır. Erdoğan sadece bizim değil, Filistin’deki, Gazze’deki, Mısır’daki, Suriye’deki kardeşlerimizin de umudu. Çok değil 2009’da, zalimlere o “one minute” dedi, ve bugün Gazze’de yaşanan katliamın kasaplarına “terörist devlet” diyen de o. Türkiye’nin Avrupa ve Ortadoğudaki şimdiki ve gelecekteki rolünü, duruşunu bir gözden geçirin, sonra da bunun kimlerin işine gelmeyeceğini.. Oyun çok büyük..
İlk önce hükümet yıpratılmaya, Başbakan Erdoğan itibarsızlaştırılmaya çalışıldı ve amaca ulaşmak için her türlü çirkinliğe başvuruldu. Zavallı park, günlerce işgal edilmişti, neye direndiğini bilmeden kendisine hücum edenlerce.. Baktılar olacak gibi değil, halk bunları yemiyor 17 Aralık için düğmeye basıldı, olmadı, birkaç gün sonra bir daha fakat yine tutmadı. O ses kayıtları,tapeler için çok çalışmışlar belli, buna rağmen son derece ucuzdu. Alçaklıkları bu kadar değil! Tüm bunların yanısıra, Başbakan Erdoğan’ı, insanların gözünde çeşitli örgütlerle bağlantıları olan, onları destekleyen bir lider gibi göstermeye çalıştılar.
Yalnız, dikkat! Hedefte hep Erdoğan vardı, çünkü onlar için, Erdoğan’ı halkın gözünde tam tersi bir profile dönüştürmek demek, sadece ondan kurtulmak değil, aynı zamanda hükümeti de yıpratıp, dağıtmak demekti. Böylelikle oyunun baronları, faiz lobisi canavarları ve medya patronları eski nüfuzlarını yeniden elde edip, kalkınmış Türkiye’yi kemirebilecekti. Zaten kasası da eskisine oranla fazlaca dolmuş, hazır borcu da kalmamış IMF’ye.. Daha ne olacaktı ki? Ülkeyi istediklerine peşkeş çekebileceklerdi. Ama olmadı. Ve şimdi tüm bunların verdiği hazımsızlıkla, gelecekle ilgili endişelerinin arasına sıkışmış bir vaziyetteler. Nereden nereye.. Medya patronlarının talimatlarıyla ’sözde’ yönetilen, bir ülkeden sözsahibi, iradeli bir ülkeye..
10 Ağustos gününe az kaldı ve birileri Milli İrade korkusundan dokuz doğuruyor, adeta çıldırıyor. Dilerim, bu çıldırışların devamındaki hüsranı en yakın zamanda hep beraber izleriz.
Son olarak, değinmek istediğim bir diğer husus ise ’çatı aday’ konusu. Açıkçası, o kadar gizli ve derin hazırlıklar neticesinde muhalefet tarafından teklif götürülen aday, muhalefet tarafından da beklentilerin oldukça gerisinde. Fakat her nasıl oluyorsa Ekmeleddin bey yüzde altmışın üstünde bir oy alacağı fikrine son derece inanmış, ya da algılarımızı ikna etmeye çalışıyordur, kim bilir? Ama yanlış bir yol izlediği aşikar. Nasıl mı? Konuştukça, ister istemez hata yapıyor ve bu durum seçmende olumsuz izlenimler yaratıyor. İstiklal Marşı örneği ve devamında yapılan açıklama bunu açıkça destekliyor. Bir de Cumhurbaşkanı seçimi değil de Genel Seçime gidecek bir aday edasıyla hareket etmesi, eksi puanların çoğunu topladı bile.
10 Ağustos, tarihimizde en parlak sayfalardan birinin daha açılışı olacak. “Tamam, anladık tarafını” dediğinizi duyar gibiyim. Fakat bir tarafta adalet ve kalkınma, diğer ise tarafta haksızlık varken, tarafsız olmak olmaz, olmamalı da.
Yeni Türkiye’de yeni bir yazıda buluşmak üzere..
L. Tuğba ŞAHİN
Benzer Yazılar
-
Salim Çetinkaya, AK Parti Ümraniye İlçe Başkanlığına seçildi
-
Burak Çifci, “Ataşehir’de tozu dumana katarak, durmadan, yorulmadan çalışacağımıza söz veriyoruz”
-
Adalet Bakanı Yılmaz Tunç: “AK Parti, bir millet hareketi olarak doğdu”
-
AK Parti Arnavutköy İlçe Kongresi’nde Salim Gökhan Gürek’e büyük destek
-
Cumhurbaşkanlığı Genel Sekterliği kararname ile geri geldi
-
İstanbul’da AK Parti ilçe kongreleri başladı
-
“BAAS-BAAS” bağıranlar kim?
-
İlhan Ocaklı, İçişleri Bakanlığı Bakan Müşaviri olarak atandı
-
AK Parti’ye milletvekili ve belediye başkanı katılımları devam edecek
-
Erdem Demir, “Üsküdar’ın manevi ruhuna saygısızlık”
-
Saadet-Deva-Gelecek birleşiyor!
-
İstanbul’un ‘Efsane Belediye Başkanları’, Esenler’de dost ortamında buluştu