Burada Mustafa Kemal’in bir sözü aklımıza geliyor “ Beni Türk hekimlerine emanet edin”. Atatürk yurtdışından getirilen bir doktor heyeti tarafından tedavi ediliyordu. Bu tedavi sürecinde hastalığının hızlı bir şekilde ilerlediğini düşünen Mustafa Kemal, “ Beni Türk hekimlerine emanet edin” demiştir. Bu durum hayli kafa karıştırıcı bir durumdur. Ayrıca milli şairimiz, istiklal marşımızın yazarı Mehmet Akif Ersoy, muhafazakar ve dindar biri idi. Alkol kullanmıyordu ama siroz hastalığı ölüm sebebi oldu. Bunu da düşününce kafamız iyice karışıyor.

1938’lerin Dünya ve Türkiye’sine bakarsak kafamızdaki bu karışıklık biraz azalabilir. 2. Dünya savaşının ayak seslerini herkes duyuyor, savaşın geldiğini herkes görüyor.

Almanların tehdit ettiği bir Avrupa, Alman korkusundan Ortadoğu’dan çekilen sömürgeci İngilizler ve Fransızlar, onların boşalttığı ve her türlü müdahaleye açık bir Ortadoğu. Irak ve Suriye bağımsız olmuş ve güçsüzler, müdahaleye açıklar. Bunun yanında bir çok kez Musul ve Kerkük bölgesinin Türkiye’ye ait olması gerektiğini söyleyen, buralar Misakı Milliye dahil diyen, Şeyh Sait ayaklanmasını bastırma bahanesi ile bölgeye orduyu sevkedip isyancıların peşinden Musul ve Kerkük’e girerek bir daha çıkmamayı düşünen bir Mustafa Kemal. Hatta bu yetmezmiş gibi Hatay’ın Türkiye’ye katılması için politika üreten bir Mustafa Kemal.

Bütün bunlar düşünüldüğünde 2. Dünya savaşı sırasında Türkiye’nin başında böyle düşünceleri olan bir liderin olmasını istemeyecek “büyük” devletlerin varlığı herkece malumdur.

Hal böyle olunca savaştan bir yıl önce, 57 yaşında ki bir liderin ölümünün şüphe uyandırması kadar doğal bir şey olamaz.

Atatürk bir “cinayet” sonucu öldürüldü ise bu nasıl yapıldı sorusunun cevabı ise çok açık :

“hırsız içerde olursa kapı kilit tutmaz”…