BİNALİ YILDIRIM NEDEN BAŞARILI?
İstanbul’da edindiği Ülkenin kozmopolit birliktelik anlayışı ile konuşuyor, milyonlarca insan ona güven duyuyor.
Bu toplumun tüm katmanlarından geçerek Başbakanlık koltuğuna oturmuştur da ondan.
Bu ne demek?
Katman 1: Binali Yıldırım, Erzincan’ın Refahiye ilçesinin Kayı köyünde doğup büyümüştür. Anadolu’nun bağrında ücra bir köşede yalnız ve güzel bir köydür Kayı. Sağlam ve köklü hasletlere sahip insanlar yaşar. O yıllarda her türlü imkansızlığın her gün dizboyu yaşandığı bir yerdir burası. Bu imkansızlıkları aşmak için herkesin, hatta yürümeyi ve konuşmayı öğrenmiş yaşlardaki bir çocuğun bile en azından köy çeşmesinden su taşımak, tavukları yemlemek ve getir götür işleri yapmak gibi görev ve sorumlulukları vardır. İmkansızlık deryası içerisinden, herşeye rağmen imkan devşirebilmeyi görerek, yaşayarak öğrenir. Öğrendikleri taptaze dimağına adeta nakşedilir. Zaman içerisinde “imkan geliştirebilme” kabiliyeti vücudunun bir parçası gibi otomatik refleks haline gelir. Pratik harekat olgusu doğal olarak damarlarında dolaşan bir itici güçtür artık.
Katman 2: İstanbul Kasımpaşa Piri Reis Ortaokulu. Şok!Şok!Şok!…. İstanbul nere, Erzincan nere. Beyoğlu nere, Refahiye nere. Kasımpaşa nere, Kayı nere…
Dağlarıyla, bağlarıyla, tarlaları, ovalarıyla yalnız ve güzel köyünden, tersanesiyle, hastanesiyle, altın boynuz Haliç’iyle ülkenin merkezi, hatta bir zamanlar dünyanın merkezi Pera’ya geliş. Bir taraftaki trajik yokluğu, diğer taraftaki olağanüstü varlığı yine taze dimağına nakşedercesine yaşayış. İmkansızlıkların içinden iğne ile kuyu kazarcasına imkan devşirmeyi pratikleştirmiş biri için bu kadar geniş imkanların içinde bu ülkenin başbakanı olmayı hayal etmemesi mümkün mü?
Katman 3: Her gün önünden gelip geçtiği ve hayranlıkla seyrettiği dev gemilerin konuşlu olduğu Kasımpaşa’daki tersanenin etkisiyle İstanbul Teknik Üniversitesi Gemi İnşa Mühendisliği’ne giriş. Türk bürokrasi sistemine dahil olmanın ve ilerlemenin altın anahtarı üniversiteye dahil olma. Topluma yararlı bir üst düzey meslek sahibi olmanın getirdiği ağırlıklı ve vakur bir duruş. Sonraki hayatında her kademede elde edeceği en büyük başarıların altında yatan analitik düşünce ve matematik yaklaşım temelini aldığı ve içselleştirdiği yer. Akademik çevreyi tanıma ve konumlandırma. Yavaş yavaş siyasi çevreye nüfuz etme. Siyaset-toplum ilişkisini anlamlandırma…
Katman 4: İş hayatı. Tersaneler, dev gemiler… Yine imkan geliştirme sanatı. Sanat diyorum çünkü artık, yalnız ve güzel Kayı’daki imkansızlıklardan doğan “imkan geliştirme” zorunluluğu, geniş imkanların doğru yerde, doğru zamanda, doğru projeyle buluşturulma zorunluluğuna dönüşmüş durumda. Alabildiğine teorik, alabildiğine bilimsel, alabildiğine akademik, alabildiğine bürokratik, fakat bir o kadar alabildiğine pratik, alabildiğine alaylı, alabildiğine uygulamacı, alabildiğine ekonomik, alabildiğine piyasacı, alabildiğine tüccar olabilmeyi aynı potada eritebilmek.
Katman 5: Siyasi bürokraside yada bürokratik siyasette denge unsurunu kaybetmeden meziyetleri lidere güç verecek şekilde yararlı pratiğe kavuşturabilme. Recep Tayyip Erdoğan’ın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı döneminde İDO Genel Müdürü olarak tartışmasız bir başarı elde etme. Liderine itaatte sapma yaşamama. Lideri düştüğünde düşme, kalktığında kalkma.
Katman 6: Liderin önderliğinde siyasete sağına soluna bakmadan tereddütsüz katılım. İlk seçimlerde gelen büyük zafer. Efsanevi Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı görevini ifa etme. Kayı’daki kıt imkanların mecburi tedrisinden geçmiş, şimdinin tam donanımlı ve tam yetkili bakanının devletin kıt imkanlarıyla yol, köprü, tünel, demiryolu ve havalimanı inşa etme başarısı. Aslında o yaptığı yollar, köprüler onu çoktan başbakanlığa taşımıştı ki, 3 dönem kuralının azizliğine uğradı. Başbakanlığı çok istedi. Olmayınca çok güzel ve çok anlamlı bir serzenişi oldu: “Bu ülkenin insanlarının gurur duyacağı yollar yapmamışsanız, hızlı trenler yapmamışsanız, havayolunu halkın yolu haline getirmemişseniz bakan olsanız ne yazar, başbakan olsanız ne yazar”
Katman 7: Akacak kan damarda durmaz. Bu güneşe kar dayanmaz. Olacakla öleceğe çare yok derler atalar. Davutoğlu’nun başbakanlığının bir hayrı oldu. Binali Yıldırım o dönemde farkında olmadan staj yaptı. Nasıl mı? Sürekli her konuda ben Başbakan olsam ne yapardım sorusunu sordu kendine. Ve kısa süre sonra Başbakan olduğunda selefi ne yaptıysa o tersini yaptı. Sonuçlar ortada…
Sonuç: Binali Yıldırım konuştuğunda milletin adeta yüreğine su serpiyor.
Çünkü Kayı’da edindiği sağlam ve köklü hasletlerle konuşuyor, Kayı gibi binlerce köyü olan ülkemin insanları onu anlıyor.
İstanbul’da edindiği Ülkenin kozmopolit birliktelik anlayışı ile konuşuyor, milyonlarca insan ona güven duyuyor.
Analitik ve matematik bakabilen bir mühendis zihniyetiyle konuşuyor, siyaseten karşı olan bile hak veriyor.
Ülkenin insanlarının hayatını kolaylaştırmak adına yapılması gerekenleri konuşuyor ve konuşmakla kalmayıp yapıyor, beğenen de beğenmeyen de Allah razı olsun diyor.
Çok uzun bir süredir güçlü ve çok sevilen, karizmatik bir liderle uyum içinde çalışıyor, onu tamamlıyor, onu yükseltiyor.
Bu asil çizgisi, biraz palazlanınca, kendisine yardımcı olan, ön açan, makam mevki şan şöhret sunan büyüklerine ihanet eden hain ruhlu müptezellerin kaynadığı bu topraklarda onun en değerli hasleti olarak karşımıza çıkıyor ve bu halk ta bunu görüyor ve onu Recep Tayyip Erdoğan sevgisiyle bağrına basıyor.
Veli DALDUDAK / @velidalbudak
Benzer Yazılar
-
Reis İstanbul İl Başkanlığı için kimi işaret edecek?
-
8. SULTANBEYLİ KİTAP FUARI ÇADIRINA SIĞMADI
-
AK PARTİ GENEL MERKEZİNE MESAJIM VAR!
-
İstanbul teşkilatları Tevfik başkanla ayağa kalkar
-
Ekrem İmamoğlu’nun İstanbul diye bir derdi yok: iste ispatı!
-
AK Parti kongrelerde kuracağı kadrolarla 2002 ruhunu yakalayabilecek mi?
-
Kongreleri yeni il başkanı yapmalı
-
Anketlere inanmasak da AK Parti’de ciddi değişim şart
-
Reis tehlikeyi 6 yıl önce görmüş ve partisini uyarmış
-
Aman ha, Özgür Özel’e çok dikkat edin!
-
Sokağın beklentisi!
-
Seçimin faturasını sadece ilçe başkanlarına kesmek doğru değil!