Lerzan Tuğba ŞAHİN

Bir Varmış Bir Yokmuş

HAYRETLE TAKİP EDİYORUZ

Yeni bir seneye merhaba demeden evvel,ne kadar da çok olaya şahit olduk,özellikle de son yedi ay boyunca.. Peki,neden?

HAYRETLE TAKİP EDİYORUZ

Yeni bir seneye merhaba demeden evvel,ne kadar da çok olaya şahit olduk,özellikle de son yedi ay boyunca.. Peki,neden?

Türkiye,Türkiye olalı kısa zamanda en hızlı yükselişlerinden birini yaşarken,tamamen halkın iradesiyle,yolunda emin ve sağlam adımlarla ilerlerken ne oldu?Hep yemeye alışmış düzenin mensupları kudurmaya başladı! Nasıl kudurmasın? Ülke ekonomisi şahlandı,bağımsızlığımızın ve kararlılığımızın en güzel resimlerinden biri çıktı ortaya.Bir ülkenin asıl bağımsızlığı,o ülkenin mali bağımsızlığına bağlı değil midir?İşte Türkiye de mali bağımsızlığını tüm dünyaya göstere göstere elde etti.Artık küresel bir kriz karşısında bile sağlam duran,borçlanan değil borç veren olmakla birlikte,medya patronlarının ya da faiz lobisinin içerideki ve dışarıdaki ellerinin değil,halkın iradesinin yönettiği bir Türkiye’de hava solur olduk.Kalkındık,ilerledik,parladık ve imrenilen bir ülke olduk.Böylece ’kudurdular’ dediklerimin ocağına incir ağacı dikmekle kalmayıp,nemalandıkları meseleleri ortadan kaldırmaya başladık.Dış Politikada ise kimsenin karşısında boynumuzu bükmeyip, gerektiğinde masaya elini vuran taraf olduk.İyi de bu gidişat hep böyle olursa kuduranların hâli ne olacak?Halkın seçtiği bir hükümet var ortada ve hep kalacak diye çıldırmaya başladı “birileri”.

Gelişmiş ve ferahlamış bir ülke olunca talipleri de çok oluyor tabi.Birileri iktidarda söz sahibi olmak ister,öbürleri o iktidarın yerine göz diker,dışardakiler içeriye müdahale edemediği için,içeridekileri piyon gibi ileri sürer ve ortaya çeşitli senaryolar,kirli oyunlarla birlikte karanlık aktörler çıkar.Neticede bir şekilde bu düzene bir son vermek gerektir artık “bazılarınca”.Fazla uzağa değil ,Haziran ya da Mayıs ayının sonlarına bir yolculuğa çıkalım,ortaya”ağacı” hem mesele hem de mesele dışı tutanların çıktığı zamana.Çok uzatmayayım,İstanbul’un orta yerinde,Taksim’de bir isyan varmış havası yaratmaya çalıştılar (ciddi anlamda hesaplardan habersiz,çevre duyarlılığıyla oraya gelip,işin aslını görünce alanı terkedenleri ve heyecanlarıyla oynanan öğrencileri ayrı tutuyorum).Tabi çok önceden çok geniş hazırlanılmış bir senaryo izledik,gerçi sadece biz değil dünya izledi.Olayları saptırarak duyuran,dünyanın önde gelen bir kaç medya kuruluşunun düştüğü komik durumları da gördük.Benim dikkatime takılan en çarpıcı detaylardan biri de,bugün “dershanelerimiz” diye tutturanların medyası içeride hükümetin lehine yazıp çizerken,dışarıdaki yayın organlarında aleyhte haber yapıyor olmasıydı.Ayrıntıları bir kenara atarsak,diyebiliriz ki Gezi başlıklı olaylar zinciri tutmadı.Ama ortaya öyle şeyler çıktı ki .. Faiz sözcüğünün kimilerinin ilahı olduğunu,Otpor isminde bir örgütün varlığını,medyanın burnunu,olayların bir sene önce kısa bir filmde prova edildiğini ve bazı tiyatro sanatçılarıyla,oyuncuların hakikaten oynadığını gördük.Sonra anlaşıldı ki Gezi de tutmayınca başka tezgahlar ortaya çıkacaktı,çünkü seçimlerden evvel yani AK Parti önümüzdeki seçimlerde yine fark atmadan evvel ortalığı karıştırmayı görev edinmişti birileri.

Neyse ki çoğunluk daha da bilinçlendi,artık aslı olmayan haberlere ya da girişimlere balıklama atlayışlar bir hayli azaldı.Sonra ülke dershane konusuyla yankılandı,bir önceki yazımda bunu daha detaylı ele almıştım.Dershaneler konusunda izlenecek yol ve dershanelere iki yıl süre tanınması derken,bu durumu da geride bıraktık.Bu kez de 17 Aralık 2013 günü Bakan çocuklarının isimleri ve Halkbank adının geçtiği soruşturma haberleriyle sarsıldık.Medyanın hakkını yememek lazım şimdi; soruşturmaya ilgili ne bulduysa ya da neyi nasıl süslediyse hemen sundu herkese.İçi para dolu ayakkabı kutularından,para sayma makinesine kadar bir çok iddia,fotoğraf ve haber gördük.Ama hemen arkasından bakanın evinde yayıla yayıla oturmuş,tuhaf davranışlar sergileyen bir polisin video kaydına alınmış görüntülerini izledik ve Bakan Güler’in oğlunun evinde olduğu iddia edilen para sayma makinesinin de oraya polisler tarafından getirildiği haberleriyle karşılaştık.Bu kez de zihinlerde farklı kanılar oluştu.Bu konuya gelmişken,herkesi rahatsız eden noktalardan birini atlamamak gerek! Nasıl olmuş da bir iki köşe yazarı,soruşturmadan birkaç gün hatta birkaç ay evvel,bu soruşturma olaylarına işaret eden ifadeler kullanmışlardı?Hani bir tanesi geçtiğimiz Ağustos ayında tweet atmış ya “Bakan çocuklarının adı yolsuzluklara karışmışsa Kim Güler,kim ağlar” diye ama hesap edememiş bırak yazıyı,sözün bile artık uçmadığını.Bunlar neye güveniyor ve ne biliyorlar da,hiç çekinmeden “biz zaten biliyorduk,bak daha neler olacak.. ” der gibi bir tavır içerisindeler?Üç büyük soruşturmanın 14 ay gibi bir süre boyunca gizlice yürütülüp,17 Aralık’ta üçünün de aynı gün patlak vermesi,Halkbank’ın operasyondan evvelki durumu ve ABD’nin tavrı,operasyonda el konulan Halkbank bilgisayarlarında 11.5 milyon müşteri ve 1 milyon 250 bin şirketin ve ülkemizin ekonomik ilişkilerinin gizli bilgilerinin de olması ve sözkonusu bilgilerin sızdırılması endişelerinin oluşması,uzak diyarlardan verilen mesaj ve ilenmeler,bazı medya kuruluşlarının çirkin tutumları ve daha birçoğu herkesin kafasını hedeflenenden farklı kurcalıyor.İşin özü şu ki,soruşturmayla ilgili cevap bekleyen sorular yanıt bulmadıkça,bazı medya kuruluşları sabit fikirliliği bırakıp,gerçek haberlere daha sıkı sarılmadıkça kimsenin içi rahat etmeyecek.

Tüm bunlar yaşanırken fırsattan istifade mantığıyla Başbakan Erdoğan ve Ak Parti hükümetini yıpratmaya,olan biteni tek pencereden göstermeye çalışan,belli bir misyon edinmişcesine yazan gazeteci ve yazarlarla,yer aldıkları gazete ve TV kanallarını ise hayretle takip ediyorum.Bu vesileyle “aydın” olarak tanımladığımız bazı akademisyen/yazarların ise zihinlerinden görünmeyen bir darbe yemiş olduklarını ve karanlıklar içerisinde düşüne düşüne içlerinden birer darbeci çıkmasını ise acınılası bir hal olarak yorumluyorum.Öyle ki köşesinden,birilerine yaranma amacıyla,yetmişaltı milyonun Başbakanına,üstelik Recep Tayyip Erdoğan gibi gerçek bir lidere, istifa çağrısında bulunma densizliğine kapılan yazarlar var ve ben onlara yeni yılda muhakeme yetisi temenni ediyorum.

2014 hepimiz için daha hayırlı ve daha mutlu nice senelerin habercisi olsun.

Tuğba ŞAHİN

selyus