Evet; 23 Şubat’ın soğukluğuna karşı bedeninde hissettiği kurşun sıcaklığıyla hayata veda eden şehid: Metin Yüksel.
Metin Yüksel, hayatını imana ve İslam’a adamış ve her adımında Allah’ın rızası için mücadele eden bir şehid. Döneminin siyasi çalkantıları içerisindeki kavgada her zaman İslam’ın izzetini temsil etmiş ve bu mücadelenin tam da ortasındayken şehadete kavuşmuştu. Bir yandan eğitimini devam ettiren, bir yandan toplumsal vazifelerini yerine getiren, bir yandan hayatını yolunda feda ettiği İslam’ın yayılması için çırpınan bir yürekle yaşayan Metin Yüksel henüz 21 yaşındayken şehadet şerbetini içecekti. Onu bir otobüste insanlara İslam’ı anlatırken bulabilirdiniz. Veya bir eylem sırasında en önde slogan atarken veya geceleri çıkıp duvarlara İslam davası için resimler çizerken… Onun bu kısa ömrü Müslüman gençliğin unutulmazı olmak için yeterdi. Ve hayatını davası uğruna feda eden şehid unutulmadı unutulmayacak…
METİN YÜKSEL KİMDİR?
Şehid Metin Yüksel, 17 Temmuz 1958′de Bitlis’e bağlı Kolongo Yaylası’nda dünyaya geldi. Babası önde gelen İs-lam âlimlerinden Sadreddin Yüksel Hoca, annesi Norşinli Şeyh Masum Efendi’nin kızıdır. Metin Yüksel, dokuz yaşındayken ailesiyle birlikte İstanbul’un Fatih semtine yerleşti. Kur’an-ı Kerim ve temel İslâm’i bilgilerle alakalı dersle-ri babasından alan Metin Yüksel, Hüsam bey Mahallesi’ndeki Akşemseddin İlkokulu’nda ilköğrenimini tamamladı. Daha sonra Sinan ağa Mahallesi’ndeki Gelen Bevi Ortaokulu’na kaydolur ancak 2. sınıfa geldiğinde ortaokula devam etmek istemedi ve okulunu bıraktı.
HAKSIZLIKLAR KARŞISINDA HAYKIRMAK ‘O’NUN GÖREVİYDİ
Okulunu bıraktıktan sonra Metin Yüksel İslâm’i camiada aktif olan teşkilatların çalışmalarına katılmaya başladı. 18 yaşında Akıncıların Fatih temsilciliğini kurdu. Kısa zamanda İstanbul’da adlarını duyurmaya başladılar. Haksızlıkları haykırmak için mitingler yaparken aynı zamanda ihtiyaç sahiplerine de yardımda bulundular.
GAYESİ SAĞ-SOL DEĞİL, ÜMMETTİ
Metin Yükselin yaşadığı bu dönemde Türkiye en karanlık yıllarıydı. Halk sağ-sol çatışması içinde bölünmüş ve ülke bir iç savaşa doğru sürüklenmekteydi. Sağ-sol bölünmesi içerisinde halk bir tarafı seçmeye zorlanmış, sokaklarda sebepsizce cinayetler işlenilmişti. Mahalleler farklı görüşteki gruplar tarafında kontrol altına alınmaya başlanılmıştı. İşte bu çatışma ortamında Metin Yüksel sağ-sol, ileri-geri gibi ayrılmayı bırakıp bir ümmet olup, birlik ve beraberlik-le içinde bir olan Allah’a inanma çağrısı yapıyordu insanlara. Halkı bilinçlendirmek için mitingler düzenledi ya da bu konuda düzenlenen mitinglerde en önde yer aldı. Bu çalışmalar ışığında Fatih semti kurtarılmış bölge ilan edildi ve sağ ya da sol grup bu bölgede egemen olamadı. Bu durumda her iki grubu rahatsız etti ve Fatih bölgesini ele geçirmek için Metin Yüksel’e ve Fatih Akıncılarının diğer mücahitlerine saldırılar düzenlediler. Hatta bu saldırıların birinde Metin Yüksel komünistlerle girdiği bir çatışmada ağır yaralandı. Ancak hiç yılmadan davasını devam etti ve Türkiye’de bu çatışma ortamından siyonizm ve emperyalizme tepkisini sürdürdü. Türkiye’de birlik beraberlik çağrısını sürdürürken diğer İslam coğrafyadaki Müslümanların çalışmalarını yakından takip etti, bu konuyla ilgili sürekli görüşmeler bulundu. Diğer Müslümanların dertlerine de ortak oldu ve halkı bu konuda bilgilendirmek için sürekli mitingler düzenledi ve bildiriler yayınladı. Bildirileri ve mitingde asılan afişleri de çoğu zaman kendi tasarladı.
TEHDİTLER BAŞLADI
Metin’in bu çalışmaları o dönem Fatih’te etkin olmak isteyen kavmiyetçileri rahatsız eder. Metin Yüksel birkaç defa kıstırılarak tehdit edilir. Metin bu tehditlere aldırmadan İslâmî çalışmalarını sürdürür. Metin’in çalışmalarını engelleyemeyen kavmiyetçiler, artık onu ortadan kaldırmaya karar verirler. Çünkü Metin, onların Fatih’e hâkim olmalarının önündeki en önemli engeldir.
VE 23 ŞUBAT 1979 CUMA…
Soğuk bir Şubat günü… Fatih camii avlusunda insanlar Cuma namazı için hazırlık yaparken, Metin’de arkadaşlarıyla birlikte Camiin yakınındaki Vakıflar Yurdunda abdestini almış, arkadaşları ile birlikte Fatih Camiine doğru yola çıkıyordu. Silahını yanına almakla almamak arasında gitti geldi. Allah’ın evine ibadet amaçlı gittiğini düşündü ve silahını bıraktı.
Ağır adımlarla Fatih Camiine doğru yürüdü. İçinde tarif edemediği bir his, adını koyamadığı bir duygu vardı. Namazını kıldıktan sonra uzunca dua etti. Camiden çıkmak için yavaş adımlarla kapıya yürüdü, Ayakkabılarını aldı ve Unkapanı tarafındaki büyük kapıdan dışarı çıktı. Merdivenleri yavaş yavaş indi ve Malta tarafındaki kapıya yöneldi, bir kaç adım atmıştı ki Cami avlusu ”Metin” sesiyle titredi. Arkasını döndü ve sesin geldiği yöne doğru baktı. Bir el silah sesi duyuldu Cami avlusunda. Yere düşmeden evvel Tekbir getirdi Metin… Ve Allah’ın arzı bir kez daha hayatına imanına şahid tutan bir yiğidin haykırışıyla sarsıldı… Olduğu yere yığıldı Metin… Kalleşçe arkadan vurmayı şiar edinenler yere düşen Metin’in başına iki kurşun daha sıktılar… Bir karışıklık oldu avluda… Karışıklıktan istifade eden karanlık yüzlü katiller münafıkça bir tavırla tekbirler getirerek kaçtılar…
37 yıl geçti Metin Yüksel’in şehadetinin üzerinden… Ve Ahzab 23’ün taptaze tefsiri ile bir kez daha sarsıldı dünya…
“Mü’minler içerisinde Allah adına verdikleri söze sadık kalan nice yiğitler var; onlardan kimi kendini adak olarak sunmuş kimi de sırasını beklemekte, fakat asla sözünden dönmemektedir.” Kaynak: Yeni Akit